Postpartum, kadınlarda doğumdan hemen sonra görülen ruhsal bir durumdur. Doğum sonrasında annede meydana gelen fizyolojik değişikliklere ek olarak psikolojik ve davranış değişikliklerinin de yaşandığı bir süreçtir. Lohusa depresyonu olarak da bilinen bu durum aslında doğum yapan tüm kadınlarda görülür. Kesin nedeni bilinmese de kadında doğum sonrasında ani gelişen hormonal değişiklikler, doğum süreciyle ve bebekle ilgili endişeler, annelik rolünün kadına yüklediği sorumlulukların sebep olabileceği düşünülmektedir.
Kadınların bazılarında 3 ay bazılarında ise 12 ay kadar sürebilir. Bu dönemde anneler bebeklerine bakmakta ve aynı zamanda gündelik işleri yapmakta da oldukça zorlanırlar. Anneye sağlanacak eş ve aile desteği önemlidir. Annenin adaptasyon sürecini hızlandırır ve postpartumun sancısız atlatılmasına yardımcı olur.
Ancak tüm ilgi ve desteğe rağmen bir gerileme olmazsa bu durum doğum sonrası depresif durumda görülen belirtiler, genel depresyon belirtilerinden farklı değildir. En az iki hafta süren ilgi ve istek kaybına eşlik eden, iştah ve uyku değişiklikleri, dikkati toplamakta zorluk, enerji azlığı, değersizlik hissi, suçluluk hissi, intihar fikirleri mevcuttur. Annenin kendisiyle ve bebekle ilgilenemediği düşüncesi, yoğun suçluluk duygusu ile olabileceği gibi, suçluluk duygusu eşlik etmeden de yaşanabilir.
Doğum sonrasında yaşanılan bu dönem psikologlar tarafından alınacak destekle birlikte geçmektedir. Eğer siz de birtakım postpartum (lohusa depresyonu) belirtileri yaşıyorsanız mutlaka bir uzman psikologdan destek almanız gerekmektedir.
Postpartum döneminde yaşanan belirtiler şu şekildedir;
1) Ağlama nöbetleri: Bu dönemde duygusallık çok yüksektir. En ufak şeye bile ağlanabilir. Annelerde aşırı ağlama söz konusudur. Aşırı ağlama bu dönemde normal olarak görülür.
2) İştahta Azalma: En sık görülen belirtiler arasında yer almaktadır. Anneler bu dönemde iştah kaybına bağlı olarak oldukça fazla kilo verebilir. İştah kaybı bu dönem boyunca sürer. Kimi günler hafiflese de iştah kaybı semptomları uzun süre devam etmektedir.
3) İştahta artma: Artan iştaha bağlı aşırı yeme ve kilo almak.
4) Uykusuzluk: Uykusuzluk birçok annenin yaşamış olduğu bir durumdur. Gece boyunca süren uykusuzluktan kaynaklı olarak da gün boyunca uyuklama hali söz konusudur.
5) Fiziksel Yakınmalar: Doğum sonrasında kilo ve vücut görünüşüyle ilgili aşırı düşünceler olabilir. Ağrıya artmış hassasiyet. Yine bebeğin sağlığı konusunda aşırı endişeli olma hali olarak gözlemlenir.
6) Endişeli olma hali: Bebeğinizi taşırken düşürmekten korkma gibi olasılığı düşük konularda endişeli olmayı da kapsayabilir.
Doğum sonrasında anne ve bebeğin bağ kurması için ilk yarım saat içerinde bebeği emzirmek çok önemlidir. Anne bebeğini kucağına aldığında prolaktin ve oksitosin hormonları harekete geçer. Annenin sıcaklığını kokusunu hisseden bebek sakinleşir.
Prolaktin (süt hormonu) nedir?
Prolaktin (süt) hormonu beyinde bulunan hipofiz bezi tarafından salgılanan bir hormondur. Bu hormonun görevi vücutta, süt üretimini sağlamakla birlikte, adet kanamalarını da düzene sokmaktadır. Gebeliğin 8’inci haftasından itibaren memeleri uyarır ve süt bezlerinin olgunlaşmasını sağlar. Hamilelik ve emzirme döneminde yüksekliği normaldir.
Prolaktin Yüksekliği
Gebelik ve doğum dışında prolaktin yüksekliğinin altında farklı sağlık problemleri olabilir. Prolaktin seviyesindeki yükseklik kadınlarda yumurtlama fonksiyonlarında yavaşlama, adet düzensizliği şeklinde görülebiliyor. Erkeklerde ise cinsel isteksizlik ve memelerde büyümeye neden olabiliyor.
Prolaktin yüksekliği belirtileri
- Adet düzensizliği, adet olamama
- Lohusalık ve gebelik dönemi dışında memelerden şeffaf ya da beyaz renge yakın renkte akıntı ya da süt gelmesi
- Progeston ve östrojen hormonlarında düşüklük olması
- Vajinal kuruluk
- İnfertilite
- Erkeklerde meme büyümesi problemi
- Ereksiyon bozukluğu sorunları
- Erkeklerde tüylerin azalma olması
- Baş ağrısı
Yukarıdaki sıralamış olduğumuz belirtilerden bir ya da birkaçı varsa durumu ihmal etmemeli ve mutlaka bir uzmandan destek almalısınız.
Emzirme
Anne sütü; yeni doğmuş bebeğin büyüme, gelişmesi için gerekli olan tüm enerji ve besin öğelerini içerir. Daima uygun ısıda olan, temiz, sindirimi kolay, bebeğin ayına göre değişim gösteren, bağışıklığını koruyan faktörler yönünden zengin, doğal bir besindir. Anne sütü ve emzirmenin; hem bebek, hem de anne için başta beslenme olmak üzere; sağlık, bağışıklık, gelişimsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik yönden pek çok sayıda yararları vardır.
İlk emzirmelerde nelere dikkat edilmelidir:
- Sakin ve sessiz bir ortamda olunmalı
- Annenin kendini huzurlu ve sakin hissetmesi
- Bebeğine yetebileceğine inanmak
- Emzirme konusunda gerekirse uzman ebe, hemşire ya da doktordan yardım alınması
- Emzirme için uygun pozisyonun belirlenmesi. Bu konuda emzirme yastığı kullanmak pozisyon bulmada işinizi kolaylaştırır.
Emzirme döneminde beslenme
Normal kadınlara kıyasla emziren annenin kalori ihtiyacı günlük 300-500 kalori daha yüksektir ve günde 1900 kalorinin altında beslenilmemesi gerekir. Emziren anne diyeti programında veya emziren anne diyet listesi hazırlanırken, emziren annenin alacağı günlük enerji gereksinime ek olarak 300-600 kalori artırılmalıdır. Beslenme planında protein, karbonhidrat ve yağ kaynakları dengeli bir şekilde bulunmalıdır. Bu süreçte ortalama günlük 8-12 bardak su tüketimi de yeterli olur.
Emziren anne diyet listesi uygularken aşağıdaki besin ve yiyecek gruplarından uzak durulmalıdır;
- Işıl işlem görmüş şarküteri ürünleri salam, sosis, sucuk ve pastırma kesinlikle tüketilmemelidir.
- Katkı maddesi bulunan besinler hazır çorbalar, hazır meyve suları ve dondurulmuş ürünler tercih edilmemelidir.
- Sigara ve alkolden uzak durulmalıdır.
- Brokoli, soğan, sarımsak, acı baharatlar, karnabahar, kabak ve sütün tadını değiştirebilir. Bu besinler denenerek tüketilmelidir.
- Kızartma gibi fazla yağlı besinlerden uzak durulmalıdır.
- Kurubaklagil çeşitleri gaz oluşumuna neden olabilir. Nohut, kuru fasulye, yeşil veya kırmızı mercimek gibi. Bu yüzden nadir ya da dikkatli tüketilmeli ve pişirilmeden önce iyice suda bekletilip kabukları soyulmalıdır.
- Kafeinli ve asitli içeceklerden uzak durulmalı.
- Rezene, kuşburnu, yeşil çay, beyaz çay, papatya, nane çayı gibi bitki çayları tercih edilmemelidir.
Annelik, kadınların hayatları boyunca unutamayacağı çok özel ve kutsal bir deneyimdir. Sancılarla başlayıp yine sancılarla biten bu güzel süreci sağlıklı bir ruh ve vücutla karşılayabilmeniz dileğiyle.