Acı çekmek sporun ayrılmaz bir parçası olmadığı gibi egzersizin işe yaradığını gösteren bir ölçüm yöntemi de değildir.
İyi spor yaptığınızda nasıl hissetmeniz gerektiğiyle ilgili idealleştirmelerinizi şöyle bir düşünün: Fazlasıyla terlemiş olmalısınız, zor nefes almalı, kaslarınızın ağrımasına katlanmalı ve mümkünse spor yaptıktan sonraki gün zar zor yürümelisiniz.
Sporun işe yaradığıyla ilgili tüm bu idealleştirmeler birer mit oysaki.
Terlemek, vücudun dış ortamdan ne kadar daha fazla sıcak olduğuyla ilgilidir.
Nefesin hızlanması kalp atışlarının yükseldiğini gösterir.
Yorgunluk ve ağrı gibi şikayetlerin spordan sonra görülmesinde ise mutlaka bir anormallik vardır.
Bir spor alanında profesyonelleşmek isteyenlerin uyguladıkları programların yavaşlığına bakın, ne dediğimi anlayacaksınız.
Mesela iyi bir koşucu olmak için antrenmanda çok hızlı koşmanız gerekmediğini, çok terlemenin, bol bol kas ağrısı çekmenin ve antrenmandan sonraki gün yürüyememenin gelişimle hiçbir ilgisi olmadığını göreceksiniz.
Profesyonel sporcular sporun bu olmadığını bilir. Elbette terledikleri ve kaslarını zorladıkları egzersizler de vardır ancak bu, gelişim programının oldukça küçük bir parçasıdır.
Ağırlık antrenmanlarına ilk kez başladığımda, sporun yavaş yavaş yapılması gereken bir şey olduğunu bilmediğim için antrenörümün uyguladığı programı beğenmemiş, ağırlıkları hafif bulmuştum.
Antrenman boyunca neredeyse bir damla bile terlemiyor ve bu durumdan rahatsızlık duyuyordum.
Ancak programı uygulamaya devam ettikçe gelişim kendiliğinden gerçekleşti.
Haftalar geçtikçe ağırlıklar yavaş yavaş arttırıldı. Bittiğinde yorgun hissettiğim antrenmanlar da yaptım ama bu his antrenmanlarımın geneline yayılan bir his değildi.
Sonunda kaslarımın ağrıdığı günler de geldi.
Ancak yine de programın esas amacı hiçbir zaman ‘bedeni zorlamak’ olmadı.
Benzer biçimde, atletlerin de antrenmanlarda yavaş koşarak yarışlara hazırlandığını öğrendim.
Kendimi yorgun hissettiğimde bile koşuya çıkabildim bu yüzden. Hızlı koşmam, nefesimi zorlamam, kaslarımı yakarcasına enerji harcamam gerekmiyordu.
Böylece yavaş koşarak da büyük gelişimler sergilenebileceğini bizzat deneyimledim.
ÇÜNKÜ ‘TER’ SATAR
Peki neden herkes spor deyince tam aksini anlıyor? Sporun sınırları zorlamakla ilgili olduğunu düşünüyor? Neden spor markaları terleyen, acı çeken, kaslarını zorladığı yüz ifadesinden okunan insanlarla dolu? Spor salonları neden üyelerine oldukça zorlu programlar yazıyor?
Tıpkı benim gibi, spor salonuna giden insanlar ‘galiba hiçbir şey yapmıyorum’ hissiyle dolmasın, ‘bu antrenman bir işe yaramıyor’ telaşına kapılmasın diye.
Oysa spor yaparken nasıl göründüğümüzden, dışımızda neler gerçekleştiğinden ziyade içimizde neler olduğunu anlamak gerek.
Bir hareketin işe yaraması için sizi çok terletmesi gerekmediğini kabul etmek gerek.
Spor salonlarının size asla söylemeyeceği şeyleri bilmek gerek.
Dinlediğim bir podcast’e katılan bir spor hocasının “Eğer üyelerimiz antrenmandan yorgun çıkmazsa o antrenmanın bir işe yaramadığını düşünür ve bir daha salona gelmez” itirafını duyduğumu da söylemem gerek.
Crossfit’in neden bu kadar popüler olduğunu böylece anlayabiliriz.
‘Ter’ satar!
Yorgunluğun, terin, ağrının satacağını düşünmek hayli ilginç ama gerçek bu!
Bazen antrenman artık işe yaramadığı için onu değiştirmeye ve kendimiz için daha zorunu aramaya başlarız.
Ancak bu durum içinden çıkılmaz bir döngüye girdiğimizin resmidir.
Kendinizi zorladıkça antrenmanlar zamanla ‘ağrı’sızlaşır ve bu aslında fena bir şey değildir.
Ama siz bu kez, zihninizi spor yaptığınıza ikna etmek için sürekli ‘daha fazla kas ağrısı’ veren antrenmanlar arayışına girersiniz.
Sonuçta elde edeceğiniz şey ise ‘bedeniniz için daha iyi bir antrenman’ değil, sadece daha fazla acıdır.
Beth Skwarecki/lifehacker.com
Eğer sen de bedenini yormadan güçlendirmek, egzersiz sırasında nefes nefese kalmak yerine antrenman sayesinde daha düzenli bir nefese sahip olmak istersen Müjde Mısırlı’dan Yoga ile Kendini Keşfet Eğitimi’ne göz atabilirsin.
Müjde Mısırlı
Yoga’ya dair temel bilgiler Müjde Mısırlı ile Temel Yoga Eğitimi’nde
Duygular, düşünceleri yaratır. Kişi, duygularını gözlemleyerek düşüncelerini, düşüncelerini anlayarak davranışlarını, davranışlarını fark ederek hayatını değiştirebilir.