Politik psikoloji, son dönemde çok popüler hale gelen bir çalışma alanı olmasına rağmen aslında düşünüldüğü kadar yeni değil.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan çalışmalar, kişilerin, toplumların nasıl davrandığı, psikolojilerinin ne olduğu üzerine yapılan araştırmalar, özellikle 1940-50’li yıllarda ilk defa liderlerin analizlerine doğru dönüştü. Daha sonrasında davranışsalcı ekolün de etkisiyle toplumların oy verme davranışları, tutumları, siyasi partilere nasıl yönelip onlardan nasıl uzaklaştıkları üzerine tartışılmış, ondan sonra daha bilişsel teoriler egemen olmuş ve nihayetinde bir yandan biyopolitik bir yandan nöropolitik kavramlar çerçevesinde insan aklının hangi hislerle, hangi duygularla hareket ettiğine dair birtakım önermelerin tespit edilmesi üzerine odaklanmış.
Çünkü insanoğlu aslında düşünüldüğü kadar akıllı bir varlık değil. Ya da en azından sadece beyniyle hareket eden bir varlık değil. Aksine en akılcı olmamız gereken noktalarda bile, yani politik davranışlarımızı belirlerken bile, temel olarak hislerimiz, duygularımızla karar verdiğimiz çok net olarak ortaya çıkmış durumda. Bazılarından nefret ediyoruz. Bazılarını çok sevebiliyoruz.
Kimi zaman travmalarımızın, geçmişten gelen kolektif hafızalarımızdan bizlere aktarılan kültürel kodlarımızın gereği olarak çok basit bir renge karşı bile tutum alabiliyoruz. Tarihlerimiz mitlerimiz, bize anlatılan hikâyeler bugünkü davranışlarımızın temel kaynaklarını oluşturuyor. Yani insanoğlu, toplumlar, büyük gruplar da birtakım davranışlarda bulunurken, birilerini düşman birilerini dost edinirken hiçbir zaman sadece o günün koşullarıyla sınırlı olarak ve akıllarının kendilerini yönlendirmesiyle hareket etmiyorlar. Aksine hepimiz aslında belli yüklemelerin etkisi altında, bir toplumun içine ve bir psikolojik ortamın içine doğruyoruz. Sonra o toplumun, o çevrenin içerisinde ciddi dalgalanmalar başlıyor.
Tarih savaşlar tarihine dönüşüyor
Kimi zaman zamanın ruhundan, bütün o kürenin ortaya koyduğu yeni bir anlayıştan kaynaklanan ve kendi lokal alanımıza doğru yansıyan hislerle, kimi zaman yerel kasabamızın kültüründe oluşan radikal bir değişiklikle, bir ölümle ya da bir kan davasıyla, hepimiz belli tutumlar almaya başlıyoruz.
Ve bunu dünya sathına doğru yaydığımızda, insanlık tarihinde sadece iki haftanın savaşsız olarak geçirilebildiği, birbirine düşmanlıklarla dolu, birbirini pek de sevmeyen topluluklar çerçevesinde ayrışmış, parça parça bir modelden söz edebiliyoruz. Tarih bir savaşlar tarihine dönüşüyor. Tarih bir nefretler tarihine dönüşüyor.
Peki bunu ortadan kaldırmanın bir yolu var mı? Yani aslına bakarsanız bu hastalıkla baş edebilmenin bir metodu, bir yöntemi var mı? Politik psikoloji bunlarla uğraşıyor. Neden savaştığımızı, neden barıştığımız bulmaya çalışıyor. Daha doğrusu neden barışamadığımızı bulmaya çalışıyor. O nedenle de politik psikolojinin, özellikle son dönemlerdeki çalışma alanları, büyük grupları belli bir noktadan alıp, kitleler halinde, başka büyük gruplara düşman eden o benlik duygusunun, toplumsal kimlik duygusunu, olgusunu, nasıl şekillendiğini, nasıl yüklemelerle dolu olduğunu ve bir anda nasıl olup da bir liderin peşinde tarihi değiştirebilecek birtakım akışlara sebep olabildiğini bulmaya çalışıyor.
Kimi zaman sosyolojinin disiplininden örnekler alıyor. Kimi zaman tarihi kullanıyor, kimi zaman siyaset bilimini, antropolojiyi kullanıyor. Aslında edebiyattan sanata kadar her şey politik psikolojinin beslendiği alanı oluşturuyor. Bu yüzden de oldukça multidisipliner bir alan, bütün disiplinlerden faydalanabilen ve bütün disiplinlere kaynak aktarabilen bir alan.
Politik psikoloji artık çağ atlıyor
Yakın dönemde çok popüler olmasının sebebi de insanın kendisini tanıma sürecinde çok önemli bir noktaya gelmemiz. Artık beyin dalgalarımızla hislerimiz arasındaki bağlantıları bulmaya çalışıyoruz. Birisini sevdiğimiz zaman beynimizin hangi bölgesinde hareketlenmeler olduğunu, birisinden ürktüğümüz zaman ya da gelecekle ilgili kaygı duyduğumuz zaman beynimizin nasıl çalıştığını, nöronların nasıl hareket etmeye başladığını öğrendiğimiz her yeni şeyle başka öğrendiğimiz şeylerin nasıl bağlar kurduğunu bir anlamda kameralarla izlemeye başladık.
Bu tabii her şeyi değiştirebilen bir faktör. Politik psikoloji ilk defa teknolojiyle buluşmaya başlıyor ve bizler gerek bireylerin gerekse toplumların büyük grup kimlikleriyle hareket eden o kocaman halk yığınlarının nasıl hareket ettiğini, artık bazı teknolojik faktörlerin ve desteklerin yardımıyla da daha net analiz etmeye başlıyoruz. Politik psikoloji bu anlamda çağ atlıyor.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Neo Skola için hazırladığı Politik Psikoloji eğitiminde politik psikoloji alanına dair tüm detayları anlatıyor.
İlk dersi ücretsiz olan Politik Psikoloji eğitimine Neo Skola’da katılabilirsiniz.