Genetik çeşitlilik nedir?

“Genetik çeşitlilik nediri?”sorusuna yanıt bulmadan önce küresel biyoçeşitliliğe bakmalıyız. Dünyanın tamamında, yaşadığımız gezegende bu konuda homojen bir dağılımdan bahsedemiyoruz. Dünyanın farklı bölgelerinde farklı biyoçeşitlilik desenleri görüyoruz. Şimdi bunun sebeplerinin ne olduğuna bakacak olursak 4 temel eksen var.

  1. Tarihsel faktörler
  2. Kıtaların kayması gibi jeolojik faktörler
  3. Evrimsel süreç
  4. Günümüzdeki ekolojik süreçler

Dolayısıyla biyoçeşitliliğin dünyadaki dağılımına şöyle bir baktığımız zaman; yüksek enlemlerden düşük enlemlere doğru gittikçe yani İskandinavya’dan yola çıkıp tropiklere, Afrika‘nın yağmur ormanlarına doğru indikçe artış görüyoruz. Ve dünyanın her tarafında homojen bir tür dağılımı, çeşitlilik faktörünün eşit olarak dağılımını göremiyoruz. Böyle bir durum söz konusu değil.

Dolayısıyla belli bölgelerdeki insan etkisi, farklı faktörler kimi zaman biyoçeşitliği çok daha ciddi zararlara uğratabiliyor. Örneğin son zamanlarda basına da yansıyan haberlere baktığımız zaman Amazon ormanlarının tarıma açılması gibi mesela, çok küçük bir etki bile o bölgede birçok türün kaybolmasına sebep olabiliyor.

Endemik türler

Tabi bu biyoçeşitliliğin yüksek olmasına, bazı bölgelerde yüksek olmasına sebep olan faktörlerden bir tanesi de tür çeşitliliğinin fazla olmasının yanı sıra endemik türlerinin çok fazla olması. Endemizmden kastım nedir? Endemik tür dediğim zaman dünyanın belli bir bölgesinde bulunan ve başka hiçbir yerde görmediğimiz türleri kastediyoruz. Dolayısıyla bu türler, düşük enlemlerde, tropik bölgelerde çok daha fazla sayıda gözlemlenebiliyorlar. Yani endemizmin yüksek olduğu bölgeler genellikle düşük enlemlerdeki bölgeler. Dolayısıyla bu bölgelere yapılabilecek herhangi bir etki, biyoçeşitliliği ciddi anlamda zarara sokan ya da kayıplara sebep olan etki olarak karşımıza çıkıyor.

Kuşlar tehlikede

İnsan faaliyetleri, küresel biyoçeşitlilik desenlerini kökten değiştirmiş durumda. Bugün yaşadığımız gezegende, özellikle kuşlar ve memelileri düşündüğümüzde bu grupların %10 ila %20’si ciddi tehdit altında. Geçmişe baktığımızda farklı yok oluşlar yaşanmıştı ancak bunlar insanın olmadığı bir dünyada yaşanan yok oluşlardı. Bugün insanın var olduğu bir dünyada yok oluşları çok daha hızlı yaşıyoruz. Dolayısıyla da farklı canlı grupları farklı şekillerde tehdit altında.

Peki bunları korumamız için ne yapmamız gerekiyor? Şimdi öncelikle bir biyoçeşitliliğin ne olduğunu tekrar hatırlayalım. Biyoçeşitlilik yaşamın tüm formlarını içeren bir kavramdı. Peki bu kavramın içerisinde neler var?

  • Canlılar kendi arasında etkileşim içinde olacak.
  • Birbirleri arasında farklı gruplar etkileşim içinde olacak

Dünya Koruma Birliği diyor ki eğer biyoçeşitliliği korumak istiyorsanız öncelikle genetik çeşitlilik basamağından başlamanız gerekiyor. Genetik çeşitlilik bir türün içindeki gen havuzunu oluşturan kalıtsal materyalin tamamıdır. Bu kalıtsal materyal, tür için çok önemli. Çünkü türün hayatta kalabilmesi için bir sigorta niteliğinde esasında. Dolayısıyla kalıtsal materyaldeki çeşitlilik ne kadar fazla olursa, yani çeşitlilik ne kadar yüksek olursa  değişen çevre koşullarına uyum da o grup için o kadar fazla olacak. Eğer genetik çeşitlilik homojenleşmeye başlarsa, örneğin akraba evlilikleri sonucunda kendileşme süreci devreye girip genetik çeşitliliği homojen bir yapıya taşıyacak olursak, değişen çevre koşullarına o türün ya da tür içerisindeki popülasyonların uyum sağlaması zorlaşacak. Dolayısıyla çeşitliliğin yüksek olduğu popülasyonlar her zaman değişen çevre koşullarına daha iyi adapte olabilecek sigortalara sahip durumda.

Burada hemen parantez açıp iklim krizincen bahsetmemiz lazım. Bugün yaşadığımız en önemli problemlerden bir tanesi bu. İklim değişimi, biyoçeşitlilik kayıplarını tetikleyen bir özelliğe sahip. Dolayısıyla genetik çeşitliğin yüksek olduğu popülasyonlar, iklim değişimini belki tolere etmek konusunda daha başarılı cevaplar verebilecekler. Ama bu noktada genetik çeşitliliği bu biyoçeşitlilik desenleri anlamında gezegende doğru sayısallaştırmamız, doğru bir şekilde resmetmemiz gerekiyor. Öncelikle eğer bir koruma çalışması planlayacaksak biyoçeşitlilik kayıplarına ilişkin, genetik çeşitlilikten başlamamız gerekiyor.

Çeşitlilik basamağı

Bu basamaktan sonra karşımıza çıkan diğer basamak tür çeşitliliği basamağı. Bu konu için de önce kalıtsal çeşitliliği birazcık daha açmak lazım. Şöyle düşünün, bir popülasyon var ve bu popülasyonda mavi gözlüler, yeşil gözlüler ve kahverengi gözlü bireyleriniz var. Sonuçta ayrı ayrı bir genetik tanımlama yapmak zorundayız. Yani bu bizim genlerimizde kodlanan bir renk. Ve değişen bir çevre koşulu söz konusu olsun. Mavi gözlülerin çok daha avantajlı olacağı bir çevre koşulunun geldiğini düşünelim. Örneğin sıcak havalar geliyor ve sıcak havaların gelmesiyle beraber, sıcaklıkların artmasıyla beraber mavi gözlüler çok daha rahat yaşayabilecek, gelen ışınları çok daha rahat tolere edebilecek, ultraviyole ışınları, ve sıcaklığı çok daha rahat tolere edebilecek bir özelliğe sahip olsunlar. Dolayısıyla artan sıcaklıkla beraber mavi gözlülerin o popülasyon içerisindeki sayısı artmaya başlayacak. Ve diğer göz rengine sahip popülasyonlar yaşama şanslarını mavi gözlülere göre yitirecekleri için popülasyon içinde sayıları zaman içerisinde düşecek.

Evrim tanımı

Esasında burada çok basit bir evrim tanımı yapıyoruz: Popülasyon içerisindeki bazı özelliklerin zaman içerisinde artıp azalması, değişmesi. Meseleyi başka bir açıdan ele alalım. Küresel sıcaklıkların artmadığı bir başka ortamda mavi gözlülerin sayısının çok düşük olduğunu yeşil gözlüler ve kahverengi gözlülerin sayısının çok yüksek olduğunu düşünün. Oradaki bireylerin hayatta kalma şansı, çok daha düşük olduğu için belki de o popülasyon artan sıcaklıklarla yok olmakla karşı karşıya kalacak. Dolayısıyla biz genetik çeşitliliği doğru tanımlarsak popülasyonları korumak anlamında doğru adımlar atabiliriz.

Böyle bir durumda, küresel sıcaklıkların arttığı ve göz rengiyle resmetmeye çalıştığımız iki popülasyonda ve sizin elinizde de belli ölçülü bir fon var, sınırlı bir fon var ve koruma çalışması yapacaksınız. Hangi popülasyonu korumaya yönelirsiniz? Çeşitliliğin fazla olduğu popülasyonu korumak, türün devamlılığını sağlamak için uzun vadede çok daha avantajlı bir durum ortaya koyacak. 

Sigortaların fazla olması

Dolayısıyla bir türün gen havuzuna baktığımızda mutasyonlarla şekillenmiş ne kadar farklı gen görüyorsak -bunların fenotip dediğimiz dış görünüşe birtakım etkileri var- o popülasyonun genetik çeşitliliğinin yüksek olduğundan bahsedebiliriz. O popülasyondaki sigortalar daha fazla diyebiliriz. Aynı evinize gelen elektrik akımı gibi düşünebilirsiniz. Eğer yüksek derecede gelecek bir elektrik akımı söz konusu olursa, sigortalar atacaktır. Sigortalarınız fazla olursa ve bu elektrik akımını tolere edebilecek diğerleri çalışmaya devam edecektir. Dolayısıyla da elektrikten mahrum kalacağınız bir zaman dilimi olmayacaktır. Aynı mantıkla genetik çeşitliliği eşleştirebiliriz. 

* Bu yazı Prof. Dr. Utku Perktaş’ın Neo Skola için hazırladığı “Biyoçeşitliliği Anlamak ve Korumak” eğitiminden derlenmiştir.

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Posts
Total
0
Share