Zaman yönetimi ve erteleme hastalığı

Mid adult woman lying in bed, reaching out to smartphone on the bedside table in the foreground

Yapmak isteyip, hatta yapmak istemeyip ama yapmak zorunda olduğumuz bir sürü iş var, önümüze çıkıyor. Ve biz de beynin ikna etme gücünü kullanarak kendimize “bu işi yarın yaparım ya”, “boş ver zaten acelesi yok, daha 10 gün bekleyebilir bu iş” diyerek erteliyoruz. Ve erteleme hastalığı öyle bir şey ki öğrencilikten başlayıp yetişkinliğe kadar sürüyor. Peki biz en çok neleri erteliyoruz ve neden erteliyoruz aslında? Bir sürü neden var.

1O işi yapmak istemeyebiliriz. Zorunlu olduğunu biliriz, iyi olacağını biliriz ama hissi olarak o duyguda değilizdir. İçimizde şevk yoktur, tutku yoktur. Belki de bir değerimizi onurlandırmıyordur.

2Ertelediğimiz işi yapacağımız zaman belki de mevcut alışkanlıklarımızı yapamayacak hale gelir ve onlardan vazgeçmek istemeyebiliriz.

3Ertelediğimiz işle ilgili kaygılarımız vardır, yapamayacağımızı düşünüyoruzdur. Özgüven eksikliğimiz vardır, bundan dolayı yapmak istemiyor olabiliriz.

Şimdi erteleme hastalığı üzerine bir örnek üzerinden ilerleyelim. Spor, sıklıkla ertelenen bir mevzudur. Her zaman başlamak istersiniz. Aynı şekilde diyet de öyle; bugün başlarsınız, bir hafta sonra bozarsınız. Sporla devam edersek; spor merkezine üye olan birçok insanın salona hiç gitmediğine dair araştırmalar var. Hatta spor merkezlerini işletenlerin bununla ilgili öngörülerde bulunup kapasiteyi buna göre ayarladıkları ortaya çıkmış durumda. Yani ne kadar insanın geleceğini ve ne kadar insanın gelmeyeceğini biliyorlar.

Neden erteliyoruz?

Peki bir insan sporu niçin erteler? Bir başkasına bakıyorsunuz  her gün spora gidiyor. ya da  evde çalışıyor. Bir de siz varsınız, her gün erteliyorsunuz. Spor her zaman omuzlarınızda taşıdığınız bir yük haline geliyor. Daha sağlıklı olmak için spor yapmak istiyorsunuz ama yapamıyorsunuz.  Burada şunu bilmelisiniz ki sporla ilgili herhangi bir kavram değerlerinize hizmet etmiyor olabilir. Belki sağlığı önemsemiyorsunuz belki sporun getireceği estetik artıları çok umursamıyorsunuz ya da belki de fit olmak sizin için çok önemli değil.

Yapmak istiyorum

Zorunlu olarak düşündüğünüz şeyleri yapmak çok güçtür ve biz bunları geçmişten satın almışızdır. Yani dilinizde “yapmalıyım, yapmalısın” varsa bu ebeveyn rolüne büründüğünüzle ilgilidir. Bunu en çok çocuklarına anneler yapar, babalar yapar. “Bu ödevi yapmalısın.” Dolayısıyla “spor yapmalısın” cümlesinin içindeki -meli, -malı aslında bir isteksizliği gösteriyor. O yüzden uzmanlar diyorlar ki, bir şey yapacağınız zaman “yapmalısın” yerine “yapmak istiyorum”u koyun. Erteleme hastalığı ile ilgili reçetelerden biri kesinlikle bu.

Zaman ve yaşam: Biri olmadan diğer olmaz

Ertelemenin yükünü taşımayın

Şunu da unutmayın bir iş sıklıkla tekrarlanıyorsa, pratik yapılıyorsa alışkanlığa dönüyor. Spora 21 gün gittiğiniz zaman göreceksiniz ki 22. gün spora daha rahat gitmeye başlayacaksınız. Bu, alışkanlığa dönmüş demektir. Belki de sporda gördüğünüz diğerleri de kendilerini başta zorlamış, bir enerji sarf etmiş, ittirmiş ve sonradan spor onların için hayatın içinde bir alışkanlık haline gelmiş olabilir. Ertelediğimiz her şey aslında bize hizmet edecek şeyler, davranışlar ve belki de yaşamlarımızın liderliğini elimize almak için bizlere bir kapı açıyor olabilir.  Ertelemekten vazgeçtiğiniz zaman gelişiminizin önünü açabilirsiniz. ve daha da önemlisi huzurlu bir hayat sürebilirsiniz. Çünkü insanı gerçekten yıldıran, geçmişte yapmadığı şeyler ya da ertelediği şeyler. Ertelediğimiz her işi üzerimizde bir yük gibi taşımaya devam ediyoruz.

Sabah alarmınız çaldığı zaman erteliyorsanız aslında bu bir eşiktir. Ve ne yaparsınız? Aslında bir hazdır ve bir keyif alıyorsunuzdur ve beş dakika daha uyumak istiyorsunuzdur. Halbuki o alarm çaldığında hemen yataktan fırlıyor olsanız, uykunuz belki de hemen açılacak ve geri yatağa dönmeyeceksiniz. Bu birçok insanın yaşadığı bir örnek. Mesela en fazla zorlandığım şey, bir işe başlamak. Bir işe ben başladıktan sonra gerisi geliyor. O halde eğer bu atlamam gereken bir eşikse ne yapabilirim? O işe hemen başlayabilirim. Hani bir laf vardır ya, “başlamak bitirmenin yarısıdır“. Benim için bu kesinlikle doğru, belki sizin için de doğru olabilir.  Nesli Atalay Üner / Neo Skola Eğitmeni

Farkındalığın önemi

Son olarak beyin o kadar güçlü bir organ ki sizi bir konuda çok kolaylıkla ikna edebiliyor. İlk gün “Ya boş ver bugün de gitme, zaten yarın da gitsen olur”. der ikinci gün “Bugün de gitmene gerek yok, yarın gitsen olur” diye devam edersiniz. Beynin ikna etme gücünü fark etmek bile bir şeyi ertelememek için çok önemlidir.

Mesela evdesiniz bir rapor yazmanız gerekiyor ve yapmak istemiyorsunuz o an için. Ne yapıyorsunuz? Evde ücra bir köşe buluyorsunuz. Aylardır düzenlenmemiş bir köşeyi toplamaya başlıyorsunuz. O iş öncelikli bir iş mi? Hayır, değil. Bunu biliyor musunuz? Biliyorsunuz. Ama sırf kendimize iş yaratmak ve bahane üretmek ve diğer işin başına oturmamak için bunu seçiyoruz.

O zaman soru şu, sizin en fazla ertelediğiniz işleriniz neler? Erteleme geldiğinde sizin kendinizi oyalama taktiğiniz, ikna etme taktiğiniz ne? Örnekteki gibi evi mi topluyorsunuz yoksa bir anda başka bir işe mi yöneliyorsunuz? Ya da belki de uyumayı seçiyorsunuz. Bütün bu cevapları bir kağıda yazın. Farkındalığın, değişim için %50 etkisi olduğunu unutmayın. Ertelediğiniz bir mevzuyu fark ettiğinizde onu yapmaktan vazgeçebilirsiniz. Vazgeçmeseniz bile o diğer işi neden yaptığınızı artık biliyor olacaksınız.

* Bu yazı Nesli Atalay Üner’in Neo Skola için hazırladığı ‘Zaman Yönetimi’ eğitiminden derlenmiştir.

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Posts
Total
0
Share