Türkiye’nin 2022 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi

Megaphone, woman and people for gender equality, human rights or justice with freedom of speech in .

Tüm gözlerin hayatın her alanında kadınların hak eşitliği mücadelelerine döndüğü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, aynı zamanda son yıllarda kadın hakları aktivistlerinin verdiği yoğun mücadelelerin umut verici sonuçlarını vurgulamak için de güzel bir fırsat. 2022 yılına geri dönüp bakıldığında, cinsiyet eşitliği konusunda kanunen kadınların pek çok alanda ümit verici haklar elde ettiğini görmek mümkün. Ancak bu durumun pozitif etkileri pratikteki uygulamalara henüz yansımış değil.

 

 

Kadın ve Eğitim Hayatı: Türkiye’de Okuma Yazma Bilmeyen İnsanların Yüzde 83’ü Kadın!

 

Cinsiyet eşitliği konusunda istenen yere gelinmesi için kadınların bireysel haklarını öğrenebilmesi kritik. Oy kullanma ve ücretli iş gücüne katılma gibi toplumsal süreçlere dahil olabilmesi ve ev dışında bir hayatının olabilmesi için belirli düzeyde eğitim alması şart.

 

Eğitimin bireysel faydalarının yanında toplumsal yansımaları da var. Okullaşma yoluyla sağlanan beşerî sermaye artışından bütün ülke ve toplum olumlu yönde etkilenir. Ancak Türkiye, kadınların eğitimi konusunda hâlâ istenilen yerde değil.

 

 

Örneğin, Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre, Türkiye’de okuma yazma bilmeyen insanların yüzde 83’ü. Okuma yazma bilen ancak bir okul bitirmeyenlerin de yüzde 58’i kadın.

 

Türkiye geneli ilköğretim ve ortaöğretim seviyeleri okullaşma oranları kız ile erkek çocuklar için neredeyse aynı. Yine de ortaöğretim seviyesinde, bölgelere ve illere göre farklılaşmalar sürüyor. Batı ve Orta Anadolu’da %90 bandında seyreden kız çocukların net okullaşma oranı 2020-21 eğitim-öğretim yılında Ortadoğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sırasıyla  %78 ve %74.

 

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2020 yılında resmi olarak evlenen erkek çocuk (16-17 yaş) sayısı 726. Bu sayı aynı yaş grubu kız çocuklarında 13.014. Başka bir deyişle 16-17 yaş grubunda evlenen kız çocuk sayısı erkek çocuk sayısının tam 18 katı.

 

İş Hayatında Cinsiyet Eşitliği: Aynı Eğitim Düzeyindeki Kadınlar Erkeklere Oranla %25 Daha Az Kazanıyor!

 

 

İş hayatı, kadınların fırsat eşitliği adına verilen mücadelelerin sonuç verdiği önemli alanlardan yalnızca biri. Edinilen yeni haklarla birlikte mevcut yasalar, kadın çalışanları olası bir ayrımcılığa karşı korumayı amaçlıyor.

 

Yapılan düzenlemeler işverenlerin kadın çalışanlara iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya hamilelik nedeniyle ayrımcılık yapmasını engelliyor. Ayrıca aynı veya eşit değerde bir iş karşılığında belirlenen ücretin, sadece cinsiyet nedeniyle düşük tutulması söz konusu olamaz. Eğer iş veren, çalışanları arasında ayrımcılık yaparsa ve durum ispatlanırsa, çalışan kanun tarafından belirlenmiş oranda tazminat ve gasp edilmiş hakkını talep edebilir.

 

Yapılan kanuni düzenlemeler pozitif yönde olan değişimler ancak bunların tam olarak uygulanıyor olması için işverenlerin ve işyerlerinin çok sıkı bir şekilde denetimini sağlayan kontrol mekanizmalarının olması gerekiyor.

 

İstatiksel verilere bakıldığında, kadın istihdamının hâlâ çok geride olduğunu söylemek mümkün. Cinsiyet Eşitliği Derneği’nin 2016-2021 yılları için yayınladığı “Türkiye’nin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” raporuna göre, 2021 yılında iş hayatına katılmayan kadınların oranı %69,7. İş gücüne katılmayan kadınların %45,9’u buna gerekçe olarak “ev işleriyle meşgul” olmayı gösteriyor.

 

 

Veriler Ne Gösteriyor?

Konuyla ilgili yapılan düzenlemelere rağmen yüksek öğretim mezunu kadın çalışanlar, aynı düzeyde eğitim almış erkek çalışanlardan %25 daha az kazanıyor. Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından düzenlenen Türkiye Kadın Direktörler Konferansı’nda açıklanan “2021 Yönetim Kurulunda Kadın Türkiye Raporu”na göre, 2020 yılında %17 olan yönetim kurullarındaki kadın oranı 2021 yılında, artış beklenirken, 16,7 seviyesine gerilediği görülüyor.

 

Kamu sektöründe durum özel sektöre göre daha iyi. Devlet kademelerinde ücret eşitsizliğine rastlanmıyor. Kamu sektöründe çalışanlar ücretlerini kadrolarına göre alır. Ancak burada da kadın işçi oranı geçtiğimiz yıllara göre epey düşük. İŞKUR’un yayınladığı verilere göre 2020’de kamuda işçi alımındaki kadın istihdam oranı %29 iken, bu oran 2021 yılında %24’e düştü. Geçtiğimiz yılın ilk aylarında yapılan bir incelemeye göre ise bu oran %18’lere kadar geriledi.

 

Kadınların kamuda ve özel sektörde istihdam oranlarının düşük olmasının nedenleri arasında; işverenlerin daha çok erkek çalışanlarla çalışmayı tercih etmesi, kadınların geleneksel roller içine hapsedilmesi, ücret eşitsizliği, iş yerinde kadınların karşılaştığı problemler (mobbing, cinsel taciz), yükselme imkânın olmaması, kadın çalışanların evde de yoğun emek gerektiren çocuk bakımı, ev temizliği, yaşlı bakımı gibi işleri üstlenmesi ve bu konuda muhafazakâr bir tutum sergileyen siyasi iktidar gibi sebepler sayılabilir.

 

Kadınlara karşı yapılan ayrımcılık sadece teoride yanlış bir tutum olmakla kalmıyor, aynı zamanda gereken refah düzeyine yükselebilmesi için Türkiye’yi ihtiyaç duyduğu kaynak, yetenek ve uzmanlıklardan mahrum bırakan pratikler haline geliyor. Aktivistler ve sivil toplum kuruluşları konu hakkında ilerleme kaydetmek için yoğun bir şekilde mücadele etse de, bu konuda ülke olarak kat etmemiz gereken daha çok yol var.

 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre, Kadın Cinayetleri Son 10 Yılda Tam 3 Kat Arttı.

 

 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre, kadın cinayetleri son 10 yılda tam 3 kat arttı. 2022’de de yine kadına yönelik hak ihlallerinde ve kadın cinayeti vakalarında artış yaşandı. Geçtiğimiz yıl en az 392 kadın erkekler tarafından öldürüldü ve 226 kadın şüpheli şartlar altında hayatını kaybetti.

 

Pek çok kadın hakları aktivisti, durumun ana nedenini hükümetin suç işleyen faillere caydırıcı ceza vermede etkin olamamasına bağlıyor. Bununla birlikte Türkiye 2021 yılında, kadınları aile içi şiddete karşı korumak için oluşturulmuş İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı.

 

Hükümete göre iç hukuk, kadına şiddetle mücadelede oldukça yeterli. Ancak pek çok hukukçu ve insan hakları aktivisti aynı fikirde değil. Uzmanlara göre, İstanbul Sözleşmesi’ne uyum doğrultusunda çıkarılan ve sözleşmenin iç hukuktaki izdüşümü olarak değerlendirilen 6284 sayılı kanun maddesi, sözleşmenin temel prensipleriyle uyumlu olsa da oldukça dar kapsamlı ve İstanbul Sözleşmesi’nin şiddeti tanımlamada ve önlemede geliştirdiği hükümlerin sadece bir kısmını içeriyor.

 

Örneğin İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddetten fiziksel şiddete, cinsel şiddetten gebeliğin zorla sonlandırılmasına, ısrarlı takipten zorla evlendirilmeye kadar çeşitli şiddet türleri sıralıyor ve bu suçların tamamının suç kategorisine alınıp cezalandırılması gerektiğini söylüyor.

 

Ancak kadın örgütleri ve hukukçuların yıllardır süren ısrarına rağmen “ısrarlı takip” hâlâ Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak tanımlanmıyor. Bir kişinin diğerini isteği dışında ve rahatsız edici biçimde ısrarla takip etmesi fiili bir takip şeklinde olabileceği gibi, telefon ya da internet üzerinden de olabilir.

 

Kadın cinayetiyle son bulan olguların, çoğunlukla ısrarlı takiple başladığını gözlemlemek mümkün.

 

CİNSİYET EŞİTLİĞİ İÇİN ŞİMDİ BİRLİK ZAMANI!

 

 

Peki içinde bulunduğumuz şiddet ve ayrımcılık sarmalından nasıl kurtulabiliriz? Görülen o ki, pek çok alanda mücadeleler sonuç verdi ve önemli haklar kazanıldı. Ancak, atılması gereken daha çok adım var.

 

Türkiye’de kadın hareketinin çok büyük dayanışma ağı var. Bu ağ dünyada örneğine çok az rastlanabilecek, tamamen gönüllülük üzerinden kurulan bir ağ. Unutmamalıyız ki, şiddete maruz kalan her kadının, sosyal medya ağları üzerinden veya telefon hatları üzerinden ulaşabileceği çok sayıda kadın hakları savunucusu var. Şiddete maruz kalan kadınların şu an için başvurabilecekleri hukuki yollar kısıtlı ancak kadın hakları aktivistleri ve avukatlar hukuk sistemini kadınlar lehine döndürmek için büyük mücadeleler veriyor.

 

Bugünkü haklarını uzun yıllardır süregelen bir mücadeleyle kazanan kadın hareketi, kadına karşı ayrımcılığın ve şiddetin olmadığı bir geleceğe emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor.

 

#8 Mart Dünya Kadınlar Günü #Cinsiyet Eşitsizliği #İstanbul Sözleşmesi #Kadına Yönelik Şiddet.

 

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Posts
Total
0
Share