A Matter of Life and Death
Aşk ve Ölüm
1946
Yönetmenler: Michael Powell, Emeric Pressburger
İkinci Dünya Savaşı’nda geçen fantastik bir aşk filmi. David Niven, bir İngiliz pilotunu, Kim Hunter ise onun sesine âşık olan Amerikalı bir kadını oynuyor. Filmde öbür dünyaya çıkan merdivenler, fantastik mahkemeler, çok romantik anlar ve kararlar var. Şu cümle filme de damgasını vuruyor: “Evrende kanundan daha güçlüsü yoktur ama Dünya’da en güçlüsü aşktır.”
Roman Holiday
Roma Tatili
1953
Yönetmen: William Wyler
Her anı önceden tespit edilmiş, resmiyet dolu programlı hayatından çok sıkılan Prenses Ann (Audrey Hepburn) kurtuluşu kaçmakta bulur. Artık özgür ve sıradan biridir. Parkta tanıştığı Amerikalı gazeteci Joe (Gregory Peck) ise onun bir prenses olduğundan habersizdir. Nostaljik Roma manzaraları eşliğinde duygusal bir başyapıt. Başta bazı Yeşilçam melodramları olmak üzere birçok filme esin kaynağı olduğunu hatırlatalım.
Breakfast at Tiffany’s
Tiffany’de Kahvaltı
1961
Yönetmen: Blake Edwards
Truman Capote’nin aynı adlı novellasından esinlenen film, Holly (Audrey Hepburn) ile apartmandaki yeni komşusu Paul’ün (George Peppard) inişli çıkışlı ilişkisini anlatıyor. Sinema tarihinin en meşhur ve şık romantik komedilerinden biri. Hem açılış bölümü hem de o meşhur yağmurlu, kedili final sahnesiyle akıllarda kalan film, duyar duymaz herkesin hatırlayacağı “Moon River” şarkısıyla da tanınıyor.
Say Anything
Bana Sevdiğini Söyle
1989
Yönetmen: Cameron Crowe
Lisenin sıradan öğrencilerinden Lloyd (John Cusack), okulun en başarılı, geleceği parlak öğrencisi Diane (Ione Skye) ile birlikte olmak ister. “Say Anything”i sıradan aşk filmlerinden ayıran yanı, öykünün gerçekçiliği, karakterlerin derinliği ve gençliğin enerjisi. Seyrederken kendi gençlik aşklarınızı hatırlıyorsunuz. Unutulmaz sahnesini ise galiba herkes biliyor: John Cusack, portatif kasetçalarla sevgilisinin evinin önünde Peter Gabriel’in “In Your Eyes” adlı şarkısını çalar.
Out of Sight
Aşk ve Para
1998
Yönetmen: Steven Soderbergh
Beklenmedik koşullar altında birbirlerinden hoşlanan bir banka soyguncusu (George Clooney) ile görevi onu yakalamak olan bir federal ajanın (Jennifer Lopez) hikâyesi. Elmore Leonard’ın romanından sinemaya uyarlanan film, bir suç filmi olmasına karşın seyirciyi romantizmiyle yakalıyor. Tadı damaklarda kalacak, hem erkekleri hem de kadınların ilgisini çekecek muzip ve duygusal bir film.
You’ve Got Mail
Mesajınız Var
1998
Yönetmen: Nora Ephron
1940 yapımı “The Shop Around the Corner” adlı klasiğin serbest bir uyarlaması. Küçük ve şirin bir kitapçı dükkânı işleten Kathleen (Meg Ryan), büyük bir kitap zincirinin mahalledeki yeni mağazasını açmaya hazırlanan Joe’dan (Tom Hanks) nefret eder. Joe’nun uzun süredir internetten yazıştığı kişi olduğunun farkında değildir. Birbirlerini tanıdıklarını bilmeden yazışmayı sürdürürler… New York’taki gündelik hayatı, mevsimlerin geçişini sıcak bir üslupla anlatan, seyri keyifli bir romatik komedi.
Amelie
2001
Yönetmen: Pierre Jeunet
Hayata karşı olumlu yaklaşımıyla mutsuzluğa, depresyona ve kederli çocukluğuna meydan okuyan Amelie’nin (Audrey Tautou) hikâyesi. Sevmesini, dokunmasını bilmeyen bir baba ve intihar etmiş bir annenin çocuğu olan Amelie, başkalarını mutlu etmenin kendisine iyi geldiğini keşfeder ve hayatı değişir. Bir gün insanların istemeyip çöpe attığı fotoğrafları toplayan Nino (Mathieu Kassovitz) ile tanışır ve onda aşkı bulur. Defalarca seyretmek isteyeceğiniz, müzikleri ve görüntüleriyle size kendinizi hep iyi hissettirecek bir film.
Something’s Gotta Give
Aşkta Her Şey Mümkün
2003
Yönetmen: Nancy Meyers
Müzik endüstrisinin tecrübeli yapımcılarından Harry Sanborn (Jack Nicholson), genç kızlarla birlikte olmaktan vazgeçmeyen bir çapkındır. Sevgilisi Marin (Amanda Peet) ile birlikte yalnız kalma umuduyla, başarılı bir oyun yazarı olan Marin’in annesi Erica’nın (Diane Keaton) evine giderler. Ne var ki, Erica kardeşi Zoe (Frances McDormand) ile birlikte evdedir… Tuhaf bir akşam yemeğinin ardından Marin’le odasına çekilen Harry, fenalaşarak kalp krizi geçirir. Doktor Julian (Keanu Reeves) bir süre evde kalmasını isteyince Erica ile Harry mecburen yakınlaşırlar… Süreç içinde Harry, Erica’dan etkilenmeye başlar. Nancy Meyers’in yazıp yönettiği film, romantik komedi türüne farklı bir hava getiriyor. Başroldeki Diane Keaton’ın bu filmle en iyi kadın oyuncu dalında Oscar, Altın Küre ve SAG ödüllerine aday oldu ve Altın Küre’yi kazandı.
Eternal Sunshine of The Spotless Mind
Sil Baştan
2004
Yönetmen: Michel Gondry
Birbirlerini hafızalarından silip atmak isteyen iki sevgilinin, Joel (Jim Carrey) ile Clementine’in (Kate Winslet) öyküsü… Mütevazı bir New York dekorunda geçen bu bilimkurgu öyküsü, bir noktadan sonra Joel Barish’in hafızasının kıvrımlarına transfer oluyor. Dolayısıyla biraz karışık, tuhaf bir kurgusu var. Ama kendinizi kaptırırsanız aşkın gücünün etkisi altına girmemeniz mümkün değil. Seçkimizin en gerçekçi ve hüzünlü filmi.
(500) Days of Summer
Aşkın (500) Günü
2009
Yönetmen: Marc Webb
Genç yönetmen Marc Webb, bu ilk uzun filminde, Scott Neustadter ile Michael H. Weber’in mükemmel ve yenilikçi senaryosundan 2000’li yılların belki de en iyi romantik komedilerinden birini çıkarmayı başarıyor. Öyküyü âşık bir erkeğin hafızasının içinden takip ediyoruz. “Edebi bir lezzet” vaat eden öykü, düz bir akış izlemiyor. 500 gün süren bir aşkın içinde ileri geri giderek dolaşıyor; ilişkinin iyi ve kötü günlerini görüyor, yaşanan ilk heyecanlara, irili ufaklı krizlere şahit oluyoruz. Bir değil en az birkaç kez seyredilerek tadına varılacak filmlerden. Başrollerde Zooey Deschanel ve Joseph Gordon-Levitt oynuyor.