Sekiz maddede geleceğin işinin eksileri artıları: ‘İşten çalışma çarşambalarımız başlamıştır!’

1. Zoom düsturu: Birimiz hepimiz, birimiz için

New York Times’da yayımlanan bir makalede, bir teknoloji start-up’ında çalışanların hep uzaktan çalıştığı ve artık sadece haftada bir ofise gittiği anlatılıyor. İşe gitmekten ziyade bir tür aktivite… Bu “aktivite”nin nefis mi nefis bir de adı var: “İşten çalışma çarşambaları”. Tersine dünya… İnsanlar artık arada bir “işten” de çalışıyor. Bir araya geliyor, sosyalleşiyor, belki iş çıkışı iki kadeh bir şey içiyor. Yine aynı makalede, New York’ta yapılan bir anketin sonuçlarına da yer veriliyor. Buna göre, beyaz yakalı iş gücünün yüzde 8’i ofislerine tam zamanlı şekilde dönmüş, yüzde 54’ü tamamen evden (veya herhangi bir yerden) çalışmaya geçmiş… Kalanı da hibrit. Ortaya karışık. Mealen, hem evden hem işten çalışanlar var. Bazı firmalarda da kimi çalışanlar evde kimileri ofiste iş görüyor. Esnek model…

Bugünün sorusu şu: Sözkonusu esneklik sürdürülebilir mi? Aynı New York Times makalesi, bazı ‘hibrit’ firmalarda çalışanların çıldırmasına ramak kaldığını söylüyor. Çünkü kural şu: Evden çalışanlar “zoom” yaptığı için, ofistekiler de mecburen “zoom” yapacak. Makalenin adını isabetle koyduğu üzere, “iki dünyanın en kötüsü” bu. Zoom yapmak zaten işin nüansını götürüyor, bir de bunu insanların kanlı canlı bulunduğu yerde yapmak!

Tamam, bir geçiş dönemindeyiz ama sabahın köründe uyanan, trafiğe katlanan ve kendini karga tulumba ofisine atan birinin, birebir görüşme değil “zoom” yapmasının ardındaki mantıksızlığı görmenin vakti geldi çattı. Orta yol her zaman en mantıklı yol değildir.

2. Dükkân açık durmalı

Şunu herkes biliyor. İşe geri dönmek, uzaktan çalışmak gibi meseleler sınıfsal. Fabrikada çalışanların evden çalışmak gibi bir seçeneği olmadı, olmayacak. Pandemi döneminde de çarkları çevirmeye gittiler. Yine gidecekler.

Ama şu da var: Beyaz yakalılar hangi sınıf? Bir sınıf mı? Orta sınıf mı? İşçi sınıfı mı? Yoksa artık sınıflar dışı mı? Önce mekânsız sonra tümden işsiz kalmaya aday, çoğunluğu güvencesiz, güvencesi olsa da iş garantisiz insanlar mı beyaz yakalılar?

İleriye dönük projeksiyonların hepsi ofisten ufak ufak ayrılacağımızı söylüyor. Bazı ofisler tümden kapanacak. Ama bu yeni hayatın, yeni iş modelinin başka sonuçları da olacak (Örneğin IT sektöründen araştırma firması Gartner’ın projeksiyonu bu sonuçları bir bir sıralıyor):

İstesek de istemesek de iş dünyası değişecek gibi duruyor. Her şeyden önce, kalıcı işlerin bir kısmının gideceğini, bu kadroların geçici elemanlarla doldurulacağını görüyoruz. İşverenlerin, çalışanlarını daha rahat kontrol ettiği de artık herkesin malumu. Bir yandan daha konforlu bir hayat, bir yandan Demokles’in kılıcı gibi sallanan patron kontrolü… Bir değiş tokuş yapıyoruz.

Bu sadece çalışanlarla ilgili bir süreç değil. Bir de çalışma hayatının topyekûn yeniden dizaynı var. Her şeyden evvel, salgın gibi gerekçelerle iş hayatının durmasının önüne geçilmek isteniyor. Kapitalizmin altın kuralı: Dükkânın hep açık kalması lazım. İçinde çalışan olsa da olmasa da…

3. Dünya bir gündür, o gün de bugündür

Şimdi geldik işin işçi tarafına… İyi de biz neden çalışıyoruz? Pandemi, tüm dünyada insanların işleri üzerinde etraflıca düşünmesine yol açtı. Çalışmak için mi yaşıyoruz, yaşamak için mi çalışıyoruz? Düşünmek de bir sonuç verdi: Başta ABD, gezegenin her tarafında milyonlarca insan bugüne dek çalışmak için yaşamış olduklarına karar verdi ve işlerinden ayrıldı. Adına “Great Resignation” ya da “Büyük İş Bırakma” denilen küresel fenomen de böyle başladı. İşlerinden ayrılanlar arasında kazandıkları parayı yeterli bulmayanlar da var iş güvenliğinden şikâyetçi olanlar da. Birçok insanın çalışma koşulları o kadar berbat ki buna değmediğine karar verdiler.

Araştırmalar, ‘Z Kuşağı’nın bu kararda başı çektiğini yazıyor. Bir yandan, Batı’da iş bırakanların bir kısmı pandemi yardımları ve işsizlik maaşlarına da güveniyordu ama bu sadece Batı’ya özgü bir fenomen değil. Geçen yıl Hindistan’da da Çin’de de milyonlarca insan mevcut işlerinden vazgeçti. Ya Türkiye? Enflasyon ve hayat pahalılığı paçadan çekiştirirken iş bırakmak mümkün görünmüyor ama nefes almak açısından birazcık daha alanı olanların iş koşulları üzerinden burada da yeniden düşündüğünü görüyoruz. Önümüzdeki en ciddi örnek de ya iş bırakmayı ya da ülke değiştirmeyi düşünen doktorlar…

4. Bir hayat bilgisi mekânı olarak ofisler

İş hayatının değişmesi ne getiriyor? Esneklik… Kimilerine rahatlık, kimilerine hız. Bazı işverenlere kâr… Peki topluma? Ofislerden çıkılması toplumun hayat bilgisinden, insanlığın ortak iş bilgisinden bir şeyler eksiltebilir.

Önce şu soruyu sormak gerek: Ofis ne işe yarar? Birbirini seçme şansı olmayan birtakım talihsiz insanların günlük çile merkezi midir sadece? Ya da tam aksi istikamette, birtakım cafcaflı binalarda, minigolflü puf koltuklu ‘out of the box mindset’li kampüslerde, çılgın ve yaratıcı fikirleri tüm dünyaya yayan enerji istasyonları mıdır? Her ne ise, ofisler hayatta bir şeye tekabül ediyorlardı ki bu kadar uzun süre ayakta kaldılar. Financial Times’ın yöneticilerinden, gazeteci ve doktoralı antropolog Gillian Tett, son derece ilginç kitabı “Anthro-Vision – How Anthropology Can Explain Business and Life”da, kariyerleri boyunca çalışma hayatını incelemiş diğer antropologların bulgularını gözler önüne seriyor. Maalesef henüz Türkçe’de olmayan (ve dilimize acele kazandırılması gereken) bu kitap, ofis hayatıyla beraber neleri kaybedeceğimize de işaret ediyor. Kitap örneğin yıllarca finans sektörü personeli üzerinde çalışan antropolog Daniel Beunza’nın çalışmalarından bahsediyor. “Ofis çalışanları sadece modelleri, kılavuzları ya da düz mantığı kullanarak kararlar almaz; gereken bilgiyi grup halinde hareket ederek çeşitli kaynaklardan edinirler. Bu yüzden de ritüeller, semboller ve mekân gereklidir. Beunza bana ‘Ofislerde yapıp ettiklerimiz, genelde insanların yaptığımızı düşündüklerinden farklıdır’ diye anlatmıştı. “Yaptıklarımız, dünyada yolumuzu bulmamızı sağlar.”

5. Evde çalışmak sıhhate mugayirdir

Evden çalışmayla ilgili tarihi bir perspektife hep ihtiyaç var. Reklam olacak demezseniz, Prof. İlber Ortaylı ile yaptığımız uzun söyleşinin kitabı “İnsan Geleceğini Nasıl Kurar – Kendini İnşa Etmenin Yolları”ndaki şu pasaja bir göz atalım:

“ (…) Yine de belli ki yavaş yavaş yeni bir çalışma düzenine geçilecek, birçok insan evinden çalışacak. Peki ama bu verimli olacak mı? En önemlisi insani olacak mı? Üzerinde düşünmemiz gereken sorular bunlardır. Feodal kentte bile kişinin ya dükkânının arkasında ya üstünde bir evi vardır. O ev tıkış tıkış olsa bile dükkân altta ayrı durur. Bunun sebebi var. İki yaşamın birbirine karışmaması gerekir, çok önemlidir. ‘Eve iş getirmeyeceksin,’ düsturu doğrudur. Dışarıyı içeri taşımamalısın. Aynı şekilde, içeriyi de dışarı taşımak olmaz. Eve iş götürmek hayatı dağıtır; sıhhate mugayirdir [sıhhati bozar]. Belki çok nadiren müsamaha gösterilebilir ama alışkanlık hâline getirmek tavsiye edilecek bir şey değildir.”

6. Erkek egemen sisteme dönüş mü?

Bir de hayati bir soru: Kadınlar iş yaşamında tam da görünür olmaya başlamışken bu yeni hayat tarzı eşitlik mi getirecek yoksa yeniden erkek egemen bir sistem ki kuracak?

ABD’de bu konuda veriler mevcut. İş platformu FlexJobs kadınların yüzde 68’inin, erkeklerinse yüzde 57’sinin uzun vadede evden çalışmak istediğini saptamış. Bir başka araştırma da, evden çalışan çocuklu erkeklerin yüzde 34’ünün uzaktan çalışma döneminde işinde yükseldiğini, buna karşın çocuklu kadınların sadece yüzde 9’unun aynı dönemde aynı şekilde yükselebildiğini ortaya koymuş.

Bu gidişatın çok çok basit bir sonucu var. Kadınlar, dikkat! Erkekler evden çalışırken hakkınızı yiyecek.

7. Biz nerede dedikodu yapacağız?

Biraz da serbest konuşalım. Hayat değişiyor ama şu soruların cevabını bilen yok. Ama kendimize dair daha önemli soru var mı? İsteyen bu listeyi sonsuza dek uzatabilir:

Ofis romansı ne olacak? İnsanlar nerede tanışıp aşk yaşayacak, evlenecek? Kiminle dost olunacak? Tesadüfler nasıl yaşanacak? Tecrübe aktarımı nerede ve nasıl gerçekleşecek? Patrondan ve patron yalakalarından nasıl nefret edilecek? Dedikodu nasıl yapacak? Birbirimizle nasıl sağlıklı bir ilişki kuracağız? Ve de tabii ki: Birbirimizle nasıl sağlıksız ilişki kuracağız? İhanet, ayak kaydırma, kuyu kazma Zoom’da mümkün mü?

8. Dunder Mifflin dersleri: Başkaları arasında yaşamamız lazım!

Uzaktan çalışma olsaydı “The Office” dizisi mümkün olmazdı. Dunder Mifflin isimli o efsane kâğıt şirketinin her bir elemanı, ofiste çalışmak yerine kendi düzenini yaşardı. Satış temsilcileri de muhasebe de insan kaynakları da kendi evlerinden çalışırdı. Üzülelim mi yani; zaten “The Office”inkinden daha rezil bir ofis olabilir mi? “Olmaz mı” diyeniniz belki vardır ama tüm o şakalar, laf sokmalar, aptallıklar, aşklar olmadan çalışma hayatının bir tadı var mı? Çalışmak sadece bir işi başlayıp bitirmek midir? Bu arada, evet, işin bu yeni yönünü anlatan bir dizi de var: İsmi de “The Remote Office”. Ama siz bu diziyi duydunuz mu?

Biz yine bildiğimiz sularda yıkanalım. ‘The Office’ dizisinin Amerikan versiyonunun yazarı ve birtakım başka müthiş işyerlerinin, adıyla sanıyla “Parks and Recreations” ile “Brooklyn Nine-Nine” dizilerinin yaratıcısı, bütün bu eserlerinden de anlayacağınız üzere gerçek bir ofis sevdalısı Michael Schur’a sözü verelim. Schur, pandemi sonrası ofislerin çöle dönmesine bozulanlardan. En iyi senaryolarını bir ofiste, başka yazarlar arasında yazdığını, hayatta en çok eğlendiği anların da yine o ofislerde yaşandığını anlatıyor:

“Ne denli sinir bozucu ve can sıkıcı olsalar da başkalarıyla karşılaşmadığımız bir dünya, insanlara uygun bir dünya değil. Bizim birbirimizin etrafında olmamız gerekir; arada bir birbirimizle hafifçe çarpışmamız, birbirimize ufak tefek muhabbetler açmamız ve beraberce küçük çıkarlar peşinde koşmamız gerekir. Tecrübemizi paylaşmamız, sıkıntılar karşısında omuz omuza vermemiz, doğumgünlerimizi pastalar ve aptal şapkalarla kutlamamız gerekir. Bir ofis, insanların arasında olmayı tecrübe edebildiğimiz son mekânlardan biri. (…)  Başka insanların arasında çalışmayı bıraktığımız zaman bir şeyler kaybolacak.”

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Posts
Total
0
Share