Neo Skola Mola #2: Almanya Nükleerle Barışıyor, Bir Zamanların Jet-Set Gezileri, Honore de Balzac’ın Hayatı, Sadun Boro’nun Dünya Turu

Neo Skola’nın haftalık bülteni Mola’dan merhaba. 

Neo Skola Mola’da uzman isimlerin kaleminden, kültür-sanat, spor, tarih ve dünya gündemine dair hem okuma önerileri
hem de takip tavsiyeleri okuyacaksınız. 

Aşağıdaki kutuya mail adresinizi yazarak Neo Skola Mola’ya üye olabilirsiniz. 

Dünyada Neler Oluyor? 

Özgür Mumcu

Almanya nükleerle barışıyor
Nükleer karşıtlığının en önemli merkezlerinden biri olan Almanya’da işler değişiyor. 1957-1989 arasında inşa edilen 110 nükleer santral, ülkenin elektrik ihtiyacının 4’te 1’ini karşılıyordu. Ancak 1970’lerden itibaren yükselen nükleer karşıtı hareket, Yeşiller’in 1998’de koalisyon hükümetine girmesiyle beraber somut sonuçlar elde etmişti. Almanya, 2022’ye kadar nükleerden tamamen çıkıp yenilenebilir enerjiye ağırlık vermeye karar vermişti. 
AB’nin Yeşil Mutabakatı kapsamında doğalgaza bel bağlayan Almanya ile nükleerci Fransa arasında geçtiğimiz ocak ayına kadar ciddi tartışmalar gerçekleşiyordu. 
Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonucunda işler değişmişe benziyor. Son anketlere bakılırsa, geleneksel olarak nükleere ezici oranda karşı olan Alman kamuoyunda tam tersi bir rüzgar esiyor. Almanya’nın Rus doğalgazına bağımlılığı ve artan doğalgaz faturaları sonucunda bugün halkın yüzde 85’i, aralıkta kapatılacağı ilan edilen son üç nükleer reaktörün işlemesinden yana. 33 sene önce yeni nükleer santral açılmasından yana olanların oranı yüzde 3 iken bugün bu oran yüzde 41’e ulaşmış durumda.
Bir zamanların nefret objesi olan nükleer enerji, bugün hem karbon salınımı hem de enerji bağımsızlığı sebebiyle bir umuda dönmüş durumda. 

 

Çin, Afganistan’da
Araya Rusya-Ukrayna savaşı girse de yeni Soğuk Savaş’ın ana iki aktörü ABD ile Çin. Tayvan’da süregiden gerginlik de buna işaret ediyor. Ancak rekabet sadece Güney Çin Denizi’nden ibaret değil. ABD, Afganistan’dan bir hayli rezil olarak çekileli bir sene oluyor. O zamandan beri yaklaşık 200 Çinli iş insanı Afganistan’da faaliyet gösteriyor. Çin, Afganistan’da bulunan dünyanın en büyük ikinci bakır madenini almak için müzakerelere devam ediyor. Ülkeye insani yardım gönderiyor. Cılız Afgan tarımı, Çin’e ihracat yapabiliyor. Tabii Türkistan İslami Partisi’nin Taliban rejimiyle ilişkileri gibi sorunlar, henüz Çin devletinin Afganistan’a tam olarak ağırlık vermemesine yol açıyor. Yine de doğa gibi jeopolitika da boşluk tanımıyor. Afganistan’da Çin giderek daha fazla varlık gösteriyor.
Yapay Zekâ: Artık bilim kurgu değil
Son iki senedir Yapay Zekâ konusunda bir devrim yaşanıyor. Sadece araştırmacılara açık olan dil modellerinin geldiği seviye, bir Google mühendisini, Yapay Zekâ’nın bilinç kazandığını ileri sürmesine yol açtığı medyada bir hayli yer almıştı. 
Ardından Dall-e 2 ve Midjourney gibi Yapay Zekâ modellerinin görsel sanatlarda yaratıcı olup olmadığı tartışılmaya başlandı. Bu modeller halka açılmaya başladı. Sonuçlar gerçekten çok çarpıcı. Tasarımcılar, illüstratörler, mimarlar bakımından alarm zilleri çalmaya başladı. Dünyanın en çok ziyaret edilen mimarlık sitesi ArchDaily de bu tartışmayı ele almış durumda. 
Takip ettiğim kısa sürede kat edilen yol, yakında birçok sektörün sarsılacağını gösteriyor. Yapay Zekâ ve etik meselesinde de bir uzlaşmaya erişilmesi güç gözüküyor. Yapay Zeka’nın gelecekte yol açabileceği tehditlere odaklananlarla, halihazırda yol açtığı sorunlara dikkat çekenler arasında şimdilik uzlaşmaz bir çelişki var gibi görünüyor.  Tüm üretim ilişkilerini alt üst edecek bu yeni teknoloji hakkındaki güncel tartışmaları takip etmekte büyük fayda var.

 

Ekran Bağımlıları Kulübü

Elçin Yahşi

Bir zamanların jet-set seyahatleri

British Pathé, görkemli arşivini herkesin kullanımına sunduktan sonra önemli bir kültür mirasını dilediğimiz gibi kurcalama şansına eriştik. Derya deniz arşiv içerisinden The Jet-Set Tourist programı 1960’lı yılların dünyasına götürüyor bizi. Başta İstanbul olmak üzere, Las Vegas, New York, Yunan Adaları, Avustralya, Tokyo, Roma‘yı görüyoruz. Muhteşem arşivin tadını çıkarmanızı tavsiye ederim. 

 

İstanbul’un bir dönemine birinci elden tanıklık
Genç insanların emek emek kurdukları evlerin hikâyesini aktaran Daire’nin youtube‘a yüklenen her bölümünü kaçırmadan izleyenlerdenim. Dekorasyon bir yana, bence her bölüm ayrı bir insan hikâyesi. Daire kanalında çok farklı bir ‘ev’ yer aldı geçenlerde. “Fenerbahçe’de 60’lı yıllardan bu yana yaşayan bir pansiyon. Cem bu ailenin dördüncü kuşak torunu ve bu 27 odalı pansiyonda dört senedir tek başına yaşıyor. Ona ev olan bu efsanevi yapı, mid century modern akımının da harika örneklerinden biri. İçini hep çok merak ederdik; Cem’in tüm ailenin yıllar içinde bu yaşayan mekana dokunduğu anları tek tek anlatması bizim için bu videoyu bir hazine haline getirdi. Sizinle paylaşmaktan büyük heyecan duyuyoruz bu bölümü, çünkü şu içinde oldukları sürecin devamını, Petek Pansiyon‘un yeniden yaratıcı, sanatçı, meraklı yeni nesiller için bir alan oluşturmasını can-ı gönülden bekliyoruz.” Böyle sunmuşlar Petek Pansiyon’u. İlham verici olduğu kadar, şehrin tarihiyle ilgili birinci elden bir tanıklık da.

 

Hayatımın Listesi
Melikşah Altuntaş’ın hazırladığı Hayatımın Listesi programının bütün bölümleri youtube’da var. Doğal bir sohbet akışı içinde, bir kısmı yakın dostları da olan ünlü isimlere hayatlarında önemli bir yeri olan kitap, film, müzik, dizileri ve sohbet esnasında gelişen soruları soruyor. Sürprizli ve eğlenceli bir kültür sanat programı. Hepsi güzel ama hepsini izlemeye vakit yoksa, Esra Dermancıoğlu’nun katıldığı programı ve Caner Özyurtlu’nun konuk olduğu, neredeyse bir terapi seansı diyebileceğimiz sezon finalini özellikle öneriyorum. Not: Esra Dermancıoğlu’nun bahsettiği kitap Christiane F., ya da bizdeki adıyla Eroin, geçtiğimiz yıl günümüze uyarlanmış bir televizyon dizisi haline getirildi. Wir Kinder vom Banhof Zoo (We, Children from Banhof Zoo) BluTv’den izlenebilir.

 

 

Yaparsın Şekerim!
Senaryosunu Zeynep Miraç’ın yazdığı, Selçuk Metin’in çektiği Metin Akpınar belgeseli İyi ki Yapmışım’ın ardından yine aynı imzaları taşıyan Yaparsın Şekerim! geliyor. Bu kez Haldun Dormen’in sanatla, tiyatroyla dolu 94 yılının hikâyesini izliyoruz. Kariyerinin dönüm noktalarını, bizzat yetiştirdiği oyuncular, tiyatronun önde gelen isimleri anlatıyor. 19 Ağustos’ta Netflix’te.

 

 

Mutfaktan

Neo Skola

Geri Bildirim nedir, nasıl verilmelidir? 

İş hayatında ikili ilişkilerin en hassas noktalarından biri olan Geri Bildirim‘i Sosyolog ve Logoterapist Esra Keskin, Neo Skola için incelikle hazırladığı Etkili Geri Bildirim eğitiminde anlatıyor. Yapıcı ve düzeltici geri bildirimin farkı nedir? Sık sık kullanılan “sandviç yöntemi” neden doğru bir geri bildirim tekniği değildir? Geri bildirimin kaç saat içerisinde verilmesi gerekir? İş hayatında geri bildirimin sonuçlanmaması durumunda hangi adımlar izlenmelidir? gibi soruları da aydınlatan eğitimin ilk bölümünü ücretsiz olarak izleyebilirsiniz.

Sosyolog ve Logoterapist Esra Keskin, Etkili Geri Bildirim eğitiminde doğru ve verimli geri bildirim vermenin sırlarını paylaşıyor!

“Geri bildirim, eleştiri, yargılama, suçlama ya da anlayışı doğrulama amacıyla oluşturulmaz. Geri bildirim vermek tavsiye vermek, kişinin kör alanına ışık tutmaktır” diyen Esra Keskin’in, paylaştığı geri bildirim sırlarını Neo Skola’daki eğitimde inceleyebilirsiniz. 

 

Bir Yazar Çok Kitap

Mario Levi

Balzac’ın Roman Gibi Hayatı

Edebiyat tarihinde kendisine vazgeçilemez bir yer edinen Honoré de Balzac, 18 Ağustos 1850 tarihinde Paris’te, elli bir yaşında, ardında doksanı aşkın roman bırakarak öldü.

Zor bir hayat
Köy kökenli, tüccar bir babanın çocuğuydu. Asıl soyadı da Balssa idi. Balzac soyadına soyluluk ifade eden ‘de’ (dö) bağlacını eklemek istemesi, çok zenginlerin hayatına fazlasıyla özendiğindendi büyük ihtimalle. Bu bir trajediydi. Çünkü hayatı süresince sık sık büyük parasal sorunlarla uğraşmak zorunda kalmıştı. Ama asıl trajedi annesi Charlotte’un onu doğduğu günden başlayarak kabul etmemesi, dahası emzirmeyi bile reddetmesiydi. Bu sebeple on dört yaşına kadar farklı ailelerin yanında ve bir yatılı okulda büyümek zorunda kaldı. Bir süre sonra dönebildiği ailesini bu sefer de kendisi, on sekiz yaşına geldiğinde reddetti. Annesinin bu tavrının ilerleyen yıllarda, bir ruhsal sorundan çok, bir kötülük olarak değerlendirileceğini de görecekti ama yaşadıkları, içinde onarılması güç bir tahribata yol açmıştı bir kere. Bu tahribat kaçınılmaz bir şekilde, kadınlarla ilişkilerine yansıyacaktı. İki büyük aşk yaşadı. Bunlardan biri Madame de Burney, diğeri Polonyalı Eveline Hanska idi. İkisi de nerdeyse annesinin yaşlarındaydılar. Etkiler, romanlarında anlattıklarında da görüldü. O sayfalarda karşımıza hırslarına esir düşmüş, mutsuzluğu hem kendilerine hem de başkalarına taşımış birçok kadın çıkardı.

 

Bir çağ tanıklığı
Müthiş bir çalışma azmi vardı. Bir gözlem becerisi de. Romanlarını ilerleyen yıllarda, Dante’nin “İlahi Komedisi”nden esinlenerek, “İnsanlık Komedisi” adı altında topladı. Anlattıklarında birçok trajik unsur bulunduğu halde. Bu yaman çelişkiyi belki de o istemişti. Neresinden bakılırsa bakılsın, bu romanlar, edebi değerleri bir yana, bir çeşit belgesel niteliği de taşır. Devrim sonrasıyla başlayan günlerden 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanan bir sürecin çok renkli bir resmi… O kadar ki, bu dönemi anlamak için, tarih kitaplarından çok romanlarını okumak daha doğru bir seçimdir dersek, hiç abartmamış oluruz. Onu klasik roman tekniğinin en önemli yazarları arasında, hatta başlatıcısı olarak gördüğümüzü söylersek de bir abartının kucağına düşmeyiz.Müthiş bir çalışma azmi vardı dedik. Burada da bir abartı yoktu. O kadar çok roman yazmak kolay mıydı? Onun için öyleydi belki. Delicesine yazma hırsı neler yazdırmaz ki. Tanıklar o çok beğendiğimiz romanlarını bazen altı, bazen dört haftada yazdığını söylüyor. Çalışma masasının başına oturduğunda on altı saat durmadan, günde elliye yakın kahve içerek yazdığı da çok sık söylenenler arasındadır. Kendisini ödüllendirmek için, yazmadığı günlerde, müthiş bir oburlukla, kendisine eşsiz şölenler armağan ettiği de. Hiç şüphe yok ki hepsi hayata tutunmak içindi.

 

Geride kalanlar
Cenazesinde Victor Hugo’nun yaptığı konuşmada şu sözler de geçer… “Balzac şunları söylemiş olabilir… Doğamda hep aşk ve şefkat inancı vardı. Ama kader bana onları yaşamak yerine yazmayı nasip etti…”
Bu laflara ne denir? Pere Lachaise’deki mezarı kim bilir başka neleri gizliyor.

 

Önerdiğim Kitapları
Goriot Baba, Çeviren: Volkan Yalçıntoklu (İş Bankası Kültür)
Vadideki Zambak, Çeviren: Volkan Yalçıntoklu (İş Bankası Kültür)
Tılsımlı Deri, Çeviren: Volkan Yalçıntoklu (İş Bankası Kültür)
Eugenie Grandet, Çeviren: Tahsin Yücel (Can Yayınları)
Kibar Fahişeler, Çeviren: Nesrin Altınova (İmge)

 

Banttan Naklen

Koray Gürtaş

Türkiye’nin pür dikkat izlediği dünya turu

22 Ağustos 1965’te ünlü denizci Sadun Boro dünya turuna Caddebostan’dan başladı. Kısmet adlı 10,5 metre uzunluğundaki teknesiyle büyük bir maceraya yelken açan Boro’ya, eşi Oda Boro da eşlik ediyordu. Bu ikiliye Kanarya Adaları‘nda yanlarına aldıkları kedileri Miço da katıldı. Tüm Türkiye bu serüveni büyük bir dikkatle takip etti. Sadun Boro, 16 Haziran 1968 tarihinde İstanbul’a, ülkemizden yelkenlisiyle dünya seyahati gerçekleştiren ilk denizci unvanıyla döndü. Boro’yu coşkulu bir kalabalık karşıladı. Kısmet, yaklaşık 3 yıl süren seyahatte; Cebelitarık Boğazı, Karayipler, Panama Kanalı, Endonezya, Singapur ve daha birçok ülke ile bölgenin denizlerini aştı. Sadun Boro’nun bu yolculukla ilgili anıları Hürriyet gazetesinde yayımlandı, daha sonra Pupa Yelken isimli kitapta toplandı.

 

 

Günseli Başar’ın, gururlandıran başarısı

İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi‘nde öğrenci iken Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlenen yarışmaya katılan Günseli Başar, 1951’de Türkiye Güzeli seçildi. Ertesi yıl 19-20 Ağustos tarihlerinde İtalya’nın Napoli kentinde yapılan Avrupa Güzellik Yarışması’nda Türkiye’yi temsil eden Başar, favori gösterilen Fransız güzelini geride bırakarak bu kez Avrupa Güzeli oldu. 1 yıl sonra İstanbul’da düzenlenen Avrupa Güzellik Yarışması’nda ise Türkiye’yi ilerleyen yıllarda sinema yıldızı olarak tanınacak Belgin Doruk temsil etti.

 

 

 

Steffi Graf ilk kez zirveye çıkmıştı
6 Haziran 1987’de Roland Garros’yu kazanarak kariyerinin ilk Grand Slam zaferine ulaşan Steffi Graf, 17 Ağustos 1987’de dünya sıralamasında ilk kez 1 numaraya yükseldi. Martina Navratilova’yı geride bırakarak zirveyi ele geçiren raket, 11 Mart 1991’e kadar yerini kimseye kaptırmadı. Tenis yaşam süresince toplam 377 hafta 1 numarada kalan Steffi Graf, bu alanda rekoru elinde bulunduruyor.

 

 

Bu Organizasyonlar Kaçmaz

Çok konuşulan bir transfer sonrası İtalya’nın yolunu tutan Emirhan İlkhan’ın takımı Torino, evinde Lazio’yu konuk ediyor. Karşılaşma 20 Ağustos saat 19.30’da S Sport 2’de. Fenerbahçe’den ayrılan Koreli futbolcu Kim Min Jae’nin takımı Napoli ise 21 Ağustos’ta saat 19.30’da sahasında Monza’yı konuk ediyor. Bu maçın da adresi S Sport 2.

Moto GP’de sezonun 13. yarışı Avusturya’da yapılacak. Bu mücadele öncesi genel klasmanda ilk sırada 180 puanla Yamaha’dan Fabio Quartararo var. Aprilia’dan Aleix Espargaro 158 puanla ikinci, Ducati’den Francesco Bagnaia 131 puanla üçüncü basamakta. Avusturya GP, 21 Ağustos Pazar günü saat 15.00’ten itibaren S Sport ekranında olacak.

Premier League’e felaket bir başlangıç yapan Manchester United, sahasında en güçlü şampiyonluk adaylarından ezeli rakibi Liverpool’u ağırlıyor. 22 Ağustos’taki dev buluşma saat 22.00’de başlayacak. Karşılaşma BeIn platformundan izlenebilecek.

 

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Posts
Total
0
Share