Mimar Sinan Eserleri

Mimar Sinan'ın Hayatına ve Başyapıtlarına Dair Bilinmeyenler

Osmanlı İmparatorluğu’nun en ihtişamlı mimari eserlerini günümüze miras bırakan sanatçı: Mimar Sinan, namı diğer Koca Sinan! Ardından gelen her mimarın ustası olabilmeyi başarmış bu büyük tarihî karaktere dair detaylar, sizi de heyecanlandırmıyor mu?

 

Bir ömre yüzlerce eser sığdırmış usta mimarın adını duymamış, eserleriyle büyülenmemiş kimse var mıdır? Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu’nun yükseliş devrinde yaptığı eserleriyle mimarlık tarihine adını altın harflerle yazdıran büyük bir isim. Mimar Sinan’ın her dönemde bu kadar popüler olmasında şüphesiz, eskimeyen eserleri kadar hakkında anlatılan hikayeler de etkili!

 

Bilhassa Mihrimah Sultan ile yaşadığı söylenen aşk hikayesi hem onu hem de Mihrimah Sultan’ı son yılların en popüler tarihi kişiliklerinden ikisi haline getirmiş durumda. Bu aşk hikayesinin temelini ise padişah kızı adına yaptırılan Üsküdar ve Edirnekapı Külliyeleri oluşturuyor. Peki, İstanbul’un masalsı silüetini belirleyen eserlere imza atan büyük ustayı Neo Skola farkıyla tanımaya hazır mısınız?

 

1. Bir Tesadüfler Zinciri mi, Yoksa Kader mi: Mimar Sinan’ın Hayatı

Bir Tesadüfler Zinciri mi, Yoksa Kader mi: Mimar Sinan’ın Hayatı

Osmanlı’da Batı toplumlarında olduğu gibi mimarların hayatlarına dair yazılmış detaylı biyografiler bulunmuyor. Bu nedenle pek çok mimar, yalnız ismen biliniyor ve ortaya koydukları eserleri ne şekilde ele aldıkları da ne yazık ki bir bilmece olarak tarihin tozlu sayfalarına gömülüyor. Ancak söz konusu Mimar Sinan olduğunda, mimarlık tarihinin şansı yaver gidiyor ve büyük ustanın hayatı, yüzyılların ardından bile aydınlık kalmayı başarıyor. Nasıl mı?

 

Mimar Sinan sadece eserleriyle değil, yaşamıyla da tüm dünyada bir hayli ilgi ve merak uyandırmayı başarıyor. Tarihin ışığında Mimar Sinan kimdir sorusuna yanıt vermek için onun doğduğu asra yeniden dönmek gerek. 16’ncı yüzyılın en büyük mimari dehası olan Mimar Sinan’ın hayatına dair bilinenler, arkadaşı Mustafa Sai Çelebi’nin kaleme aldığı Mimar Sinan biyografisinden geliyor. Tufet-ün Mimarin, Tezkiret-ül Ebniye ve Tezkiret-ül Bünyan gibi isimlerle anılan bu biyografik kitap, aslında bir nevi yapılar kataloğu olarak da oldukça faydalı.

 

Büyük mimara dair karanlık kalan noktaları aydınlatmaya yardımcı olan eser sayesinde Mimar Sinan’ın doğduğu yer, ilk gençlik yılları, yaptığı işler ve bunlara dair kendi ağzından yorumlarına ulaşmak mümkün!

1.1. Mimar Sinan Ne Zaman Doğdu?

Dünya mimarlık tarihinde sonsuza dek sarsılmayacak bir yer edinen Mimar Sinan’ın hayata gözlerini açtığı tarih tam olarak bilinememekle birlikte, 1488-1490 yılları civarında doğduğu düşünülüyor. II. Beyazıt’ın hüküm sürdüğü tarihlere denk düşen Sinan’ın doğumu, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin İstanbul’un fethiyle başlayan en parlak yıllarına denk geliyor. 

 

1.2. Mimar Sinan Nereli?

Mimar Sinan’ın aslen nereli olduğuna dair bilgiler, Mustafa Sai Çelebi’nin biyografisiyle tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı’nın incelediği Sinan vakfiyeleri sayesinde açığa çıkıyor. Kayseri’nin Ağırnas Köyü’nde yer alan taş bir evin içinde doğan Sinan’ın kökeni ise en çok tartışılan ve merak edilen konulardan biri.

 

Mimar Sinan’ın kökeniyle ilgili yapılan araştırmalar, onun en çok Ermeni ve Rum kökenli olabileceği üzerinde duruyor. Ancak usta mimarın Türk kökenli olduğunu savunanlar da mevcut! Hatta bu iddiaları tespit edebilmek için Cumhuriyet Döneminde, Mimar Sinan’ın mezarı açılarak kafatası üzerinde bir inceleme yapılmış. Peki, hangi sonuçlara ulaşılmış dersiniz?

 

1.3. Mimar Sinan Devşirme mi?

Devşirme sistemi, genç ve yetenekli gayrimüslim çocukların asker ya da saraya memur olarak yetiştirilmek üzere köylerden toplanıp iyi bir eğitimden geçmesi düzenine dayanıyor. Mimar Sinan’ın yaşamını da kapsayan 16’ncı yüzyılda askeri bürokrasinin temelini oluşturan bu sistem, Sinan’ın da yeniçeriler tarafından Enderun Mektebi’ne alınmasını mümkün kılıyor. Yani Mimar Sinan’ın, tarih sahnesine bir mimar olarak çıkmadan önce devşirme bir asker olduğunu doğrulanabilir.

 

1.4. Mimar Sinan’ın Çocukluğu ve Gençlik Yılları Nasıl Geçmiştir?

Mimar Sinan, kayıtlara göre çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını Kayseri’nin Ağırnas Köyü’nde geçiriyor. Daha sonra, diğer Müslüman olmayan gençler gibi yeniçeriler tarafından devşirilerek Enderun Mektebi’nde eğitim almaya başlıyor ve 1521 yılında yeniçeriliğe başlıyor.

 

Mimar Sinan, 1521’den 1539 yılına kadar geçen sürede askerliğin getirisiyle Rodos, Almanya ve İran seferleri gibi farklı coğrafyalara seyahatler yapıyor. Böylece Anadolu’da gözlemlediği Selçuklu ve Ermeni mimarisi örneklerinin yanı sıra yolculukları esnasında karşılaştığı Moğol ve Rönesans sanatına ait yapıları da deneyimleme fırsatı buluyor. Sinan’ın mimarlık kariyeri ise askerliğinin son yıllarında, Ayaz Paşa’nın ölümünden sonra yaptığı türbeyle başlıyor.

 

1.5. Mimar Sinan’a Ait Kaç Adet Yapı Var?

Mimar Sinan’ın kaç tane yapı inşa etmiş olduğuna bakıldığında, usta mimarın ne kadar üretken olduğu da anlaşılıyor. Çoğunluğu İstanbul, Edirne ve İzmit çevresinde olmak üzere Şam ve Balkanlarda da eserleri bulunan Mimar Sinan’ın, yaşamı boyunca padişahlara, sadrazamlara, valide sultanlara, padişah kızlarına ve tüccarlara kadar pek çok kesime hitap edecek eserler inşa ettiği biliniyor. Hem yapımından hem de onarımından sorumlu olduğu ve sayısı 477’yi bulan bu eserlerden 300 kadarı, İstanbul çevresinde bulunuyor.

 

1.6. Mimar Sinan Kaç Yaşında Öldü?

Mimar Sinan’ın kaç yılında doğduğu net olarak bilinemediği için ölümü esnasında kaç yaşında olduğu da tespit edilemiyor. Evliya Çelebi’nin abartılı anlatımına bakılırsa, Mimar Sinan’ın vefat ettiğinde tam 170 yaşında olması gerekiyor. Ancak esasen usta mimarın 100 yaşına yakın yaşadığı düşünülüyor.

 

1.7. Mimar Sinan Nasıl Öldü?

Mimar Sinan, 1584 yılında hacca gitmek için yerine başka bir mimarı vekil olarak bırakıyor. Hacdan dönüşünde ise yaşı 100’e yaklaşmış olmasına rağmen, 1588’deki vefatına dek mimarlık görevini sürdürmeye devam ettiği biliniyor. Usta Mimar’ın 100 yaşına yakınken İstanbul’daki evinde hastalanarak vefat ettiği aktarılıyor. 

 

1.8. Mimar Sinan’ın Mezarı Nerede?

“Geçti bu demde cihandan, Pir-i Mimaran Sinan!”. Türbesinin kitabesinde arkadaşı Sai Çelebi’nin dilinden yer alan bu sözler, Koca Sinan’ı bir cümle ile en güzel şekilde tanımlıyor. Usta mimarın, ölümünden önce bizzat kendisi tarafından inşa edilen bu anıt mezar ise İstanbul’un Eminönü ilçesinde, Süleymaniye Külliyesi’nin kuzeydoğu yakasında yer alıyor.

 

Tüm bu detayları ve büyük ustanın eserlerine yönelik bilinmeyen sıra dışı gerçekleri bir de uzmanından dinleyin! Mimar Sinan’ın İstanbul’u eğitimine katılarak, mimari sanatı ve tarihi hakkındaki bilgi birikiminizi destekleyecek bir sertifika sahibi olabilirsiniz. 

2. Mimar Sinan’ın En Önemli 10 Eseri ve İlginç Özellikleri

Mimar Sinan'ın En Önemli 10 Eseri ve İlginç Özellikleri

Süleymaniye Camii’nden “ustalık eserim” dediği Selimiye Camii’ne, hakkında tartışmalı bir aşk hikayesinin anlatıldığı Mihrimah Sultan için inşa ettiği camilerden Şehzade Camii’ne… Benzersiz yapıtlarıyla tarihe ebediyetin temelini atan Mimar Sinan’ın inşa ettiği eserler arasında külliye, cami, köprü, kervansaray, imarethane, medrese ve hamam gibi pek çok yapı yer alıyor.

 

Tüm ihtişamlarıyla Mimar Sinan camileri, büyük mimarın belki de en çok üzerinde durulan eserleri! Çünkü 16’ncı yüzyılda camiler en prestijli mimari yapılar olarak diğerleri arasından sıyrılıyor. Bunun sebebi ise tarihi karakterlerin isimlerini yaşatmak için tercih ettikleri yöntemin cami inşa ettirmek olmasına dayandırılıyor.

 

Büyük mimara ait camilerin çoğunluğu İstanbul il sınırları içerisinde yer alıyor. Bu özel yapılar, günümüz Türkiye’sinde de geçmiş dönemlerin ruhunu korumayı başararak tarihin ayak seslerini hissettirecek bir etki uyandırıyor. Peki, Ustaların Ustası Mimar Sinan’ın en önemli 10 eserine biraz daha yakından bakmaya ne dersiniz?

 

2.1. Haseki Camii ve Külliyesi

Osmanlı Devri’nde yalnızca padişahlara değil, padişah eşlerine de ait olan külliyeler bulunuyor. Bunlardan biri olan Haseki Camii ve Külliyesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın nikahlı eşi Hürrem Sultan tarafından 1538 yılında Avrat Pazarı’nda inşa ettiriliyor. Haseki Camii, tek kubbeli mütevazı bir yapı olarak sadelik arz ediyor.

 

2.2. Şehzade Camii ve Külliyesi

Şehzade Camii ve Külliyesi, Mimar Sinan tarafından inşa edilen İstanbul yapıları arasında hanedana ait ilk merkezi planlı eser olma özelliğini taşıyor. Divan Yolu olarak da anılan ve üzerinde törenler yapılan Mese Yolu’nun ortalarında inşa edilen cami, bu önemli konumuyla da merkezi bir noktada bulunuyor.

Şehzade Camii ve Külliyesi’nin inşası iki sebebe bağlanıyor. Bunlardan ilki Şehzade Mehmet’in, kardeşi Şehzade Mustafa’nın trajik ölümünün ağırlığına dayanamayarak vefat etmesi üzerine Kanuni’nin bir külliye yaptırmak istemesine dayandırılıyor. İkinci sebebin ise Şehzade Mustafa’ya çok bağlı olan yeniçerilerin, şehzadenin boğularak öldürülmesine verdikleri tepkiyi yumuşatarak padişah ile yeniçeriler arasında bir köprü kurmak olduğu düşünülüyor.

2.3. Üsküdar Mihrimah Sultan Camii ve Külliyesi

1548 yılında inşası tamamlanan Üsküdar Mihrimah Sultan Camii, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan için yapılıyor. Padişah kızları içerisinde önemli bir konumda bulunan Mihrimah Sultan, Polonya kralına mektup yazabilecek kadar değer gören bir sultan oluşuyla önemli bir tarihi figür niteliği taşıyor. Bu nedenle, onun adına inşa ettirilen iki camide de Mihrimah Sultan’ın diğer saray kadınlarından ayrı tutulduğu açıkça görülüyor.

 

Üsküdar Mihrimah Sultan Camii hem ayrıcalıklı konumu hem de o güne dek sadece padişahlara özgü olan çifte minareli formuyla dikkat çekiyor. Caminin denize bakan cephesine konumlandırılmış asma bahçe niteliği taşıyan avlusu ise yapının en önemli özelliklerinden sadece biri!

 

2.4. Süleymaniye Camii ve Külliyesi

Mimar Sinan’ın kalfalık eseri olan Süleymaniye Külliyesi’nin 1557’de tamamlanmasıyla birlikte, Avrupa’nın en büyük yapı topluluklarından biri inşa edilmiş oluyor. Külliyenin içinde yer alan Süleymaniye Camii ise Haliç’ten görülebilecek en yüksek tepeye konumlandırılmış bulunuyor. Mimar Sinan, caminin tüm görkemiyle denizden izlenebilmesi için etrafında yer alan medreseleri tepenin eğimine göre yerleştiriyor.

 

Süleymaniye Camii’nin inşasında, Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetinde bulunan toprakların farklı bölgelerinden malzemeler getirtiliyor. Bunun sebebi ise Kanuni Sultan Süleyman’ın geniş bir coğrafyaya olan hakimiyetini sembolize etmek olarak ifade ediliyor. Caminin kubbe örtüsünün tasarımında ise Sinan’ın Ayasofya’dan etkilendiği açıkla görülüyor.

 

2.5. Rüstem Paşa Camii ve Külliyesi

Ticaret açısından devrin çok önemli bölgelerinden biri olan Tahtakale’de bulunan Rüstem Paşa Camii ve Külliyesi’nin yapımına, Mihrimah Sultan’ın eşi Rüstem Paşa’nın isteğiyle başlanıyor. Daha iyi görünebilmesi için yükseltilmiş bir platform üzerine inşa edilen bu caminin iç ve son cemaat bölmesinin çinilerle bezeli olması en önemli özelliklerinden biri. Bunun sebebi ise anlatılanlara göre Rüstem Paşa’nın İznik’teki çini fırınlarına ekonomik destekte bulunmuş olması.

 

2.6. Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii ve Külliyesi

Mihrimah Sultan için Mimar Sinan tarafından inşa edilen bir diğer eser de Edirnekapı’da yer alan Mihrimah Sultan Camii. Sultan kızının Üsküdar’daki yapısından 20 yıl kadar sonra tamamlanan bu camiinin, yaklaşık olarak 1568 yılında tamamlandığı biliniyor. Tüm Haliç’e hakimiyetiyle görkemli bir görüntüye sahip olan Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii’nin öneminden bahsederken özellikle iki nokta üzerinde durmak gerekiyor.

 

Edirnekapı, Eski İstanbul’un anıtsal yolu olarak anılan Mese Yolu’nun son durağı olarak biliniyor. Dolayısıyla Avrupa’ya geçişler bu noktadan yapılıyor. Mihrimah Sultan Camii’nin Edirnekapı’da inşa edilmesi, tam olarak bu nedenle simgesel bir öneme sahip! Çünkü Avrupa ve Balkanlar üzerinden gelen yolcular, Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii’nin heybetiyle içeri buyur edilmiş oluyor. Yapının bir diğer önemi ise sultan kızları için o zamana kadar inşa edilmiş en büyük kubbeye sahip olması!

 

2.7. Piyale Paşa Camii ve Külliyesi

Çok kubbeli bir üst örtüye sahip oluşuyla 16’ncı yüzyıl için arkaik bir tasarım olan Piyale Paşa Camii, Mimar Sinan’ın tarihi yapılardan ne kadar etkilendiğini ortaya koyması bakımından önem taşıyor. Hırvat asıllı bir devşirme olan Piyale Paşa adına yapılan caminin Osmanlı mimarlık tarihinde de ayrı bir yeri bulunuyor. Çünkü bütün cami tasarımlarında minareler, camilerin giriş kısımlarının sağ ve sol yanlarında yer alırken Piyale Paşa’da girişin tam ortasına konumlandırılıyor. Bu sayede camii, ilk ve son defa karşılaşılan tasarımıyla diğerlerinden ayrılıyor.

 

2.8. Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi

Edirne’nin en yüksek noktasına, saray kalıntıları üzerine inşa edilen Selimiye Camii’ye Mustafa Sai Çelebi tarafından “Edirne’nin tacı” benzetmesi yapılıyor. 31,30 metre çapıyla Ayasofya’nınkine benzer boyutta olan kubbesinin, adeta gökyüzüne asılı gibi duruşu hayranlık uyandırıyor. Caminin en ilginç yanlarından bir diğeri ise müezzin mahfilinin altında bulunan şadırvanı! Çünkü bu şadırvanın etrafında yer alan dikdörtgenin içindeki sekizgen ile onun da ortasında bulunan daire, adeta cami planının ufak bir tekrarı gibi görünüyor.

 

2.9. Atik Vâlide Sultan Camii ve Külliyesi

III. Murad’ın annesi Nurbanu Valide Sultan’a ait Atik Valide Sultan Camii ve Külliyesi, Üsküdar’ın tepelerinde yer alıyor. Fatih ve Süleymaniye Külliyelerinden sonra İstanbul sınırları içinde yer alan en geniş kapsamlı külliye olan Atik Valide Sultan yapısı, şehir içi hanları ile menzil anlarını ortak noktada buluşturmasıyla Mimar Sinan’ın eserleri arasında değerli bir yer tutuyor.

 

2.10. Kılıç Ali Paşa Camii ve Külliyesi

Tophane Limanı’nın kıyısında bulunan Kılıç Ali Paşa Camii ve Külliyesi, Kaptan-ı Derya rütbesinde bulunan Kılıç Ali Paşa tarafından inşa ettiriliyor. Ayasofya’nın mimari planlarının benzerliğiyle bu camide de Ayasofya’nın Mimar Sinan üzerindeki etkisini görmek mümkün. Caminin hat levhaları, Sultan Abdülmecid tarafından hem Kılıç Ali Paşa hem de Ayasofya Camii için aynı anda tasarlanıyor.

 

Mimar Sinan’ın hayatı ve eserleriyle ilgili aklınızda cevapsız kalan daha çok soru olmalı. Öyleyse sanat tarihçisi Prof. Dr. Tarkan Okçuoğlu’nun dilinden Mimar Sinan’ın İstanbul’u adlı sertifikalı eğitim tam size göre! Üstelik canlı soru-cevap etkinliği sayesinde Mimar Sinan’a dair tüm öğrenmek istediklerinizi sormak da serbest!

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Posts
Total
0
Share