İlkokul dönemi diye bilinen dönemde genellikle beyin gelişiminin çok canlı olmadığını daha küçük yaşlardaki ölçüde görüyoruz. Zihinsel gelişim olarak da bu dönem daha ziyade daha metodik, daha biraz kuru, daha ezberci bir şekilde cereyan ediyor. Ergenlikle birlikte paralel beyin değişiklikleri olmaya başlıyor ve bu beyin gelişiminin daha önceki yılları için tanımladığımız beyin kabuğunun incelmesi ile karakterize ettiğimiz, onu bir gösterge olarak gördüğümüz beyin gelişimi, tekrar müthiş bir hızlanma dönemine giriyor.
Puberte diye bilinen, yani üreme organlarının aktif hale geçmesiyle karakterize olan dönem kız çocuklarında 10-11, erkek çocuklarında 11-12 yaşlar civarına kadar gerilemiş durumda.
Fakat özellikle 14-16 yaş aralığına kadar olan ergenliğin ilk yarısı çocuktan çocuğa çok farklılık gösteriyor. Bu dönemde beyin gelişimi, kişiden kişiye değişen hızlı olmak üzere ve beynin arka bölümlerinden ön bölümlerine doğru o incelme gerçekleşiyor.
İncelme nedir?
Beynin değişik dokuları arasında, değişik grupları arasında iletişimin daha hızlı olması için daha ince bir korteks daha çok işe yarıyor. Çünkü korteksi, beyin kabuğunu oluşturan gri maddelerin ya da modüllerin arasındaki iletişimi sağlayan beyaz maddenin daha aktif işlemesi, beynin değişik bölgeleri arasındaki iletişimin daha hızlı, daha entegre şekilde genişlemiş olmasını sağlıyor. Beynin arkadan öne gelişmesi bize ne getiriyor? Ortaokul yıllarını hatırlayan herkes, bu dönemi kafalarında canlandırabileceklerdir. Dürtü, duygu ve üretkenlik ile ilgili arzuların çok güçlü olduğu bir döneme giriyoruz.
Çocuğun psikolojisini bilmek neden önemlidir?
Bu dönemin bir başka özelliği -14-16 yaş sonrasıyla öncesi arasındaki- beynin ön bölgesinin en son gelişiyor olması sebebiyle dürtü ve duyguları yeterince dengeleyici fren sistemlerinin henüz ortaya çıkmaması. O nedenle çocukların aklına eseni, içlerinden geleni yapmak konusunda görevler/sorumluluklar ekseninde zorlandığını görüyoruz. Çocuklar, bu iki durum arasında çok yoğun bir şekilde kalıyorlar ve ne yapılması gerektiğini bildikleri halde yapamadıkları bir döneme giriyorlar.
Ülkemizde bu dönem çocukların eğitim yaşamı açısından belirleyen kritik sınavların da olduğu bir zaman. Sosyal ve ekonomik olarak ülkemizde bir eşitsizlik var. Rekabetin gerçek anlamda sınavın herkes için eşit olması dışında pek de adil olmadığını biliyoruz. Bunun dışında eşit şartlarda hazırlanmış olsalar bile aynı insanların boylarının farklı süratte uzaması ya da sakalının bıyığının erken ya da geç çıkması gibi, beyin gelişiminin, özellikle dürtü kontrolünü sağlayan ve sorumlulukları daha net bir şekilde almamıza imkan veren birtakım başka değişikliklerin olmasını sağlayan nörobiyolojik beyinsel altyapı, bu yaş civarında kişiden kişiye büyük farklar gösteriyor.
Beyinle ilgili konularda bazen insan ister istemez şöyle düşünüyor: “Beyin gelişiminin belli kuralları var ve büyük ölçüde genetik kodlarla ilişkili. Yani, neysek oyuz!”
Bunun üstüne gelişimsel olarak biraz arkadan gelen çocuklar için, bu dönem kırılganlığın daha da arttığı zamanlar oluyor. Kendilerinden beklenenlere yetişemeyen, yetişebileceği halde yetişemeyen veya yetişme şansını giderek daha kaybeden çocukların pek iyi hissetmedikleri bir zamandan bahsedebiliriz. (bu oranın %15lere yaklaştığı tahmin ediliyor)
Kazalara dikkat!
Ergenlik dönemi beynini ortalığın toz duman, kamyonların, iskelelerin, vinçlerin sürekli aktif olduğu bir şantiyeye benzetebiliriz. Biliyorsunuz işyeri kazalarının da en çok olduğu yerlerden birisi şantiyeler. Kazaların, yani ruhsal ve davranış zorlukları, kendine zarar verici hareketlerin çok yoğun olduğu bu dönemde bireyin kendini kontrol kapasitesiyle, taşıması gereken, kendini kontrol ederek taşıması gereken yükler arasındaki dengesizliğin dolayısıyla çok yüksek.
Çocuk gelişiminde en kritik 4 soru
Ergenlik ne zaman biter?
Yaklaşık 13-14 yaş civarında başlayıp 8-10 yıl süren, ruhsal açıdan da riskli bir dönem elbette endişe verici olabilir ama bu kimsede bir telaş uyandırmasın. Burada bunlardan bahsederken “böyle bir şey olacaktır” anlamında değil, ama kırılganlıkların arttığı, çocuklar arasında gelişimsel eşitsizliklerin biyolojik anlamda yoğun olduğu, başka eşitsizliklerin yansımalarının iyice görünür hale geldiği bir döneme dikkat çekiyoruz.
Ergen çocuğa nasıl davranılmalı?
O nedenle beyin gelişimini anlamak, beyin gelişiminin yeterli, yetersiz olup olmamasına bağlı olarak bazı davranış, duygu veya düşünce zorluklarının ortaya çıktığını akılda tutmak, çocuklara neden destek olmamız gerektiği ile ilgili bize fikir veriyor. Bazen bu konulardaki sorunlar üzerine konuşulurken “sorun küçük mü büyük mü?”, “ciddi mi değil mi?” soruları sıkça gündeme gelebiliyor. Diğer yandan bir konunun ciddi olup olmadığı, sonuçlarına göre ya da hangi zamanda olduğuna göre de değişebiliyor.
Örneğin bağlantılı bir uçuşumuz var. Havaalanına geciktik ve uçağımızı kaçırdık. O uçağı kaçırdığımızda bir sonraki bağlantı uçağı bir hafta sonra ise, beş dakikalık bir gecikme bir haftalık bir gecikmeye yol açacak. Peki, havaalanına beş dakika gecikmemize neden olabilecek, yani uçağımızın ya da kaçırmamıza neden olabilecek olan küçük bir arıza ne olabilir? Havaalanına giderken lastiğinizin patlaması örneğin, değil mi? Lastik patlaması küçük bir problemdir ama hedefinizin ne olduğuna, o sırada ne yapmak istediğinize bağlı olarak bazen o küçük problem, daha büyük bir problemden farksız bir etki yaratabilir. O nedenle çocuklarla, gençlerle ilgili problemleri ya da gelişimleri ile ilgili problem olmayan durumları anlamaya çalışırken, hangi bağlamda, yani hangi zaman dilimi, hangi mekan, hangi amaca yönelik bir hareketi yaparken bunların ortaya çıktığını değerlendirmeliyiz.
* Bu yazı Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın Neo Skola için hazırladığı ‘Çocukluktan Ergenliğe Gelişim ve Öğrenme’ eğitiminden derlenmiştir.