Bu hayatın herhangi bir yerinde, herhangi bir sporda, müzikte, her şeyde geçerlidir. Öğrenmenin tek yolu hata yapmaktır. Öğretim işimizin büyük bir kısmı hataları nasıl ele aldığımız, hata karşısında nasıl davrandığımızdır.
Ve bence, çoğu zaman en iyi dersi küçük çocuklar bize verir. 1-2 yaşında küçük çocuklara baktığınızda, ebeveynlerinin çocukların yaptığı her şeye güldüklerini görürsünüz. Etrafta gülümseyen insanları gören çocuklar da elbette cesaret bulur ve tekrar tekrar dener. Hiçbir zaman kendilerini kötü hissetmezler çünkü ebeveynlerin tepkisi çoğunlukla gülümsemek olur. Çünkü çocuk çok küçüktür, hiçbir şey açıklayamazsınız. Neyin iyi neyin doğru olduğunu gösteremezsiniz.
Sonuç olarak çocuklar sürekli yeni şeyler deniyor. Ebeveynlerin tepkisi de sürekli pozitif oluyor. Ben işimde de böyle olduğunu düşünüyorum.
Peki oyuncuyu ne için cesaretlendiriyoruz? Yeni şeyler öğrenmesi, yeni şeyler denemesi, daha iyi olması için yapıyoruz. Elbette süreçte hatalar oluyor. Hata yapmak bunun büyük bir kısmını oluşturuyor. Bu yüzden oyuncunun hata yapmasını kabul ediyoruz. Hata yapması konusunda onları cesaretlendiriyoruz ve bu büyük bir fark yaratıyor.
Hep kullandığım kelime: Cesaret
Takımla konuşmalarımın yüzde 90’ında kullandığım tek kelime: Cesaret. Tabii ki puan kazanılabilir veya puan kaybedilebilir. Bir maçı kazanabilir, bir maçı kaybedebilirsiniz. Ama her zaman onlardan işlerini cesaretle yapmalarını, mümkün olduğu kadar cesur olmalarını isterim. Tabii yeni şeylere cesaret edince bazı hatalar da yapılabilir. Antrenör de bu hatanın gerçekleşmesine izin vermelidir.
Elbette genelleştiremeyeceğiniz bir hata var. Bir antrenörün kabul edebileceği hata var, kabul edemeyeceği hata var. Bu da takım dilinin bir parçası. Ve bunun çok büyük bir kısmı da antrenörün kendisi. Ben kararlarımda, eylemlerimde o kadar fazla hata yaptım ki… Ama bunu takıma söyleyen de çoğunlukla ilk ben oldum: “Üzgünüm bu hatayı yaptım.”
Oyuncuma hata yapmanın önemli olmadığını ilk ben göstermeliyim. Çünkü sürekli olan bir şey bu. Bazen, pazartesi günü yapılacak bir şeye karar veririm ve çarşamba fikrimi çoktan değiştirmiş olurum. Bunu takıma, ekibe söylemek benim için sorun değil: “Tamam. İki gün önceki fikrimi değiştirdim. Çünkü düşündükten sonra, neler olup bittiğini gördükten sonra farklı bir şekilde yapmak istiyorum.” Aynı şey oyuncu için de geçerli.
Liderler ve koçlar da hata yaparlar, tıpkı oyuncuların yaptığı gibi, herkesin yaptığı gibi. Önemli olan, bunlardan ders çıkarmak.
İletişim çok kritik
Antrenör olarak kariyerimde en çok yaptığım hata bir şeyler için garanti vermek oldu. Benimle çalışan insanlar, ne düşündüğümü zaten biliyorlar. Ve bu yüzden onlar bazen iletişim kurmayı atlıyorlar. Bazen oyuncunun sizi gerçekten anladığını sanıyorsunuz. Muhtemelen de anlıyordur ama onunla konuşmak, iletişime geçmek çok büyük bir etki ve fark yaratır. Hatırlıyorum, dünyadaki en iyi oyuncuya koçluk yapıyordum. Voleybolun Ronaldo’su, Messi’siydi. Birlikte çalıştıktan 3 yıl çalıştıktan sonra onun evindeki bir öğle yemeğinden sonra konuşuyorduk. O sıralar fiziksel bir problemi vardı. Yemekte ona son iki yılda neler yaptığını, takımdaki rolünü anlattım. Onun takımdaki rolü bence bariz şekilde ortaydı. Birkaç gün sonra bana bir mesaj attı: “Çok teşekkür ederim, takımdaki rolümün ne olduğunu anladım.”
Dünyanın en iyi oyuncusunun antrenörüsünüz, ancak 3 yıl sonra rolünün ne olduğunu bir yemekten sonra anladığını fark ediyorsunuz. Bu iletişimin ne kadar önemli olduğunun, insanlara takdir edildiğini hissettirmenin öneminin net bir örneği. Ne kadar açık olduğunu düşünseniz bile bu anlaşmazlık yaşanabiliyor.
Benim yapmaya çalıştığım, vermeye çalıştığım şey bu bir antrenör olarak.
Olanlar hiçbir zaman kafanızdaki gibi kusursuz değil. Çünkü her zaman daha iyisini isteriz. Ama en sonunda, işimizde, her işte, önemli olan, özgüvendir.
Oyuncu güçlü hissetmek zorunda, iyi hissetmek zorunda. Onlara özgüven vermek zorundasınız. Her çalışanın buna ihtiyacı var. Çalışanınızı takdir edebildiğinizde, onlara, “İyi işti. Seni tebrik ederim, aferin” diyebildiğinizde bu sadece bir kelime ancak onu çok daha iyi hissettirir.
Her şeyin temelinin sürekli iletişim olduğuna inanıyorum. Bir antrenörün bir hatadan sonraki davranışı oyuncunun cesaretini pekiştirmesi konusunda büyük bir fark yaratacaktır.
5’inci kez Avrupa’nın en büyüğü olan Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’nın Başantrenörü Giovanni Guidetti, Neo Skola için Sporda ve İş Hayatında Liderlik eğitimi hazırladı.
Efsane antrenör Guidetti’nin iyi bir lider olabilmek için sahip olmanız gereken tüm bilgileri, deneyimleriyle beraber aktardığı eğitime Neo Skola’da katılabilirsiniz.